Hangi Arda Turan? Risk mi fırsat mı?
Süper Lig’de 2005/2006 sezonunun ilk yarısı geride kalmıştı. Galatasaray 41 puanla, 45 puanlı Fenerbahçe’nin arkasında ikinci sırada yer alıyordu. Galatasaray’da Hagi, genç oyunculara şans vermeye çalışsa da zorlu lig serüveni onu maceraya atılma konusunda kararsız bırakıyordu.
Manisaspor’a kiralandığında hayalleri yıkılmıştı…
Bu arada yönetimle yaptığı görüşmede bazı oyuncuların kiralanabileceği konusunda hazırlanan raporu imzalamıştı. Bu raporda yeni adresleri Manisaspor olan iki isim vardı: Zafer Şakar ve Arda Turan.
Arda Turan’ın 2005 yılında Galatasaray A Takımına çıktığında kurduğu hayalleri birçok defa okumuş, dinlemiş, izlemişsinizdir. Ancak bu sadece yarım sezon sürebilmişti. Arda Turan, Osmanlı şehzadelerinin eğitim gördüğü sancakların en önemlisi olan Manisa şehrinin takımına; Manisaspor’a kiralandığında hayalleri yıkılmıştı.
“Galatasaray’a geri dönüyorsun…”
Futbolu bırakma kararını son anda babası engellemeseydi belki de böylesine dolu dolu bir hikayeye şahit olamayacaktık. Arda Turan, Manisa’da ‘lalası’ Ersun Yanal ile kısa sürede büyük bir yol kat etti. O sezon Galatasaray’a şampiyonluk yolunu açan Fenerbahçe maçında, 2 asist yaptı. Maçı izleyen Adnan Polat, Arda’nın duş sonrası saçındaki nem bile kurumadan telefon ekranına düştü: “Galatasaray’a geri dönüyorsun…”
Atletico Madrid’e gitmeden önce 5 sezon terlettiği Galatasaray formasıyla lig şampiyonluğu yaşadı. Bayrampaşa sokaklarındaki çocukluk hayali olan formayı kaptan olarak taşıdı. Boleslav maçında başlayan hikaye çamurlu formalarla, terli kafalara kondurulan öpücüklerle, gözyaşlarıyla donatıldı. Arda’nın Galatasaray serüveni ‘duygusal profesyonel’ olarak tanımlanabilir. Bir şeyi çok sevince o olma ihtimalini hep unuttu. Sonunda da Atletico Madrid’e giderken ‘kötü çocuk’ ilan edildi. Oysa onun bonservisi için Galatasaray kasasına giren para rekordu. Futbolda böyle şeyler çabuk unutuluyordu.
Arda, Galatasaray’da da gelişti ancak Atletico Madrid’de çok büyük oynadı. Rijkaard’dan öğrendiklerine minnettar. Özellikle Hollandalının ilk idmanı topla yaptırması, kısa istasyonlar kurması ve kendisiyle birebir ilgilenmesini hala unutamıyor.
Ancak Diego Simeone ile taktik anlamda bambaşka seviyeye geldi. Hücumdaki serbestliğinin yanına savunmada doğru pozisyon almayı ekledi. Çizgi oyuncusunun tek işinin hücum etkinliği değil, savunmadaki alan kapatmalar olduğunu kavradı. Simeone ona şöyle demişti: “Savunmada işini doğru yaparsan, basit oynar ve takımı sıkıntıya sokmazsan; hücumda istediğin kadar özgür olabilirsin.” Aslında buna uzak değildi.
Rijkaard’dan “basit oyna” tavsiyesi
Rijkaard da benzer bir şey söylemişti: “Kendi sahasında 5 kişiyi çalımlasan ne işimize yarayacak ki? Burada basit oynayacaksın sonra forvete gidip tüm özelliklerini kullanacaksın…” Arda’nın her zaman söylediği ‘keyif alarak futbol oynama’ ödülü için defansif görevlerini aksatmaması gerekiyordu. Barcelona’nın dünya futbolunu alt üst ettiği bir çağda şampiyon olmak için başka şansınız da yoktu.
Bugünlerde 33 yaşında ve kimse ondan Atletico Madrid’deki gibi oynamasını beklemiyor. En azından fiziksel olarak… Ancak zihinsel olarak Arda, Atletico zamanından da iyi durumda. Çünkü bugünkü Arda hem Atletico hem de Barcelona geçmişi olan, büyük hocalarla çalışmış, büyük futbolcularla oynamış, büyük bir yıldız. Fiziği elvermese de zihni, Süper Lig’de oynanan oyunu fazlasıyla ölçüp biçecek durumda. Hiçbir istatistikte ligin en iyileri arasında değil. Ancak sahadaki rolü ve takımına katkısı takdiri hak ediyor.
Simeone: “Taktik yeteneği çok yüksek”
Arda için Simeone yıllar önce şöyle demişti: “Taktik yeteneği çok yüksek. Kanattaki futbolcuların hücuma dahil olmaları için mükemmel bir zaman yaratıyor.”
İşte bugünlerde tam da bunu çok iyi yapıyor. Özellikle 4-3-3’ün sol kanadı ve hücum yayılışında ikinci forvet olarak oynadığında hem Saracchi’nin hücum bindirmeleri hem de Emre Kılınç’ın iç koridor koşularında Arda Turan saf bir yönetmen. Savunma çizgisini geriye çekecek dikine koşuları yapan bir partneri olduğu zaman Arda’nın geniş alanda pas opsiyonları da artıyor. Bu da düşük tempolu oyununu, pas oyunu ile kapatıp takımına katkı sağlamasına imkan tanıyor.
Arda bu şekilde Galatasaray’a aldığı riskin karşılığını veriyor: Hızlı ve dribling özellikli bir kanatla oynamak yerine Arda’yı tercih eden Galatasaray teknik heyeti, 33’lük kaptanın taktik zekasıyla oynaması sayesinde iki oyuncusundan da (Saracchi ve Emre Kılınç) hücumda verim alıyor.
Hücumdan savunmaya geçişlerde ciddi şekilde aksıyor. Ancak burada yine teknik heyetin aldığı bir risk dikkat çekiyor: Emre ve Taylan’dan daha fazla koşmaları isteniyor. Taylan sadece 10 numara karakterli 8 numara oyunundan vazgeçip 6 numaraya kayarak toplu oyunda değişmedi.
Kısa mesafeli yüksek şiddetli koşularıyla takımın en iyisi oldu ve topsuz oyunda sivrildi. Taylan kimi maçlarda önünde 4 kenar özellikle oyuncu ile oynamak zorunda kaldı ancak bu işin altından mükemmel kalktı. Galatasaray için risk miydi? Büyük riskti. Şu ana kadar tuttu. Bundan sonrası için mutlaka çözüm bulunması lazım. Galatasaray’ın transfer listesinin ilk sırasında forvet kadar savunmaya daha hızlı dönebilecek kenar ve merkez orta saha oyuncusu yer almalı.
Arda Turan’ın taktik bilgisi çok yüksek. Topsuz koşuları ve pozisyon alışıyla oyunu mükemmel okuduğunu gözlemliyoruz. Kenarda kat ettiği mesafenin çok daha azını doğru pozisyon alarak kat ediyor ve daha faydalı oluyor.
Atletico Madrid döneminden aldığı bir dersin Galatasaray’da uygulanması: Çizgide alacağın top sayısının 3’te 1’ini doğru pozisyonda alırsan; az eforla çok fayda sağlarsın. Özellikle hücumda içe kat edişleri, pozisyon oyununda daralması, pas opsiyonları yaratması ve kurduğu üçgenlerle etrafındaki kısa bağlantıları çok iyi kuruyor. Bunlar ligin en çok kısa pas yapan 4. takımı olan Galatasaray için önemli faktörler. Sürekliliği olmayan, 90 dakika maçı az olan bir futbolcudan ana plana böyle bir katkı almak teknik heyeti memnun ediyordur. Ancak bu ana planı tüm sezona yayabilmek için tek fark yaratan oyuncunuz Arda Turan olmamalı. Çünkü bu oyun zihinsel olduğu kadar fiziksel de…
Arda Turan’ın formu ne kadar böyle devam eder, bilemeyiz. Takımına ne kadar daha katkı yapar, tahmin edemeyiz. Arda’nın bu kadar tartışılır olması da bundan kaynaklanıyor zaten: Tahmin edilmesi zor bir karakter. Ancak şu bir gerçek ki Arda Turan futbola aşık. Her büyük aşk gibi ‘Arda ve futbol’ da tarihe yazılacak. Sonu nasıl bitecek? Her şey Arda’nın elinde. Çünkü kalem artık Arda Turan’da…