Futbol

Gemiyi terk etmemesi gerekenler

Büyük futbolcuların bazen kariyerlerinin küçük bir bölümünde de olsa hep bir ‘keşkeleri’ vardır. İşte bu büyük kariyerlerin ‘keşke’si ise genellikle kaptanı olduğu gemiyi terk etmemek olur.

Kısa zamanda taraftarlarının kalbini kazanan bazı futbolcular kimi zaman yeni bir rekabet yaratma içgüdüsü, kimi zamansa maddi koşullar gibi nedenlerle özdeşleştikleri takımlarından ayrılabiliyorlar. Ama transfer sonrası gösterilen performanslar ‘keşke ayrılmasaydı’ yorumlarını futbol kamuoyuna yaptırabiliyor.

İşte o ‘keşkelerden’ belki de akla ilk gelen isim Fernando Torres…

Atletico Madrid ile profesyonel kariyerine başlayan El Nino, buradan Liverpool’a transfer oldu.

İngiliz ekibine kısa zamanda uyum sağlayan İspanyol golcü, attığı gollerin haricinde uzun bantlı saçları ve uzun kollu formasıyla bir ikon haline geldi.

Ancak Torres için dönüm noktası Chelsea’ye transfer olmasıydı.

Sakatlıklardan yakasını kurtaramayan golcü futbolcu ne Chelsea’de ne de ilerleyen süreçte formasını giydiği diğer takımlarda umduğunu bulamadı.

Bu yüzdendir ki futbolcunun hayranlarının yorumu hep ortak oldu: ‘Keşke Liverpool’dan ayrılmasaydı…’

Bir diğer mutsuz ayrılıksa Milan ile Schevchenko arasındaydı.

Tüm futbol tutkunlarının ezbere bildiği efsane 2005 Milan kadrosunun golcüsü olan Ukraynalı futbolcu, 7 sezonun ardından Chelsea’nin yolunu tuttu.

Premier Lig’de Milan günlerini arayan efsane golcü, ilerleyen süreçte yuvasına kiralık olarak tekrar dönse de hiçbir zaman ilk dönemindeki başarısını yakalayamadı.

Ayrılığıyla taraftarlarını hüzne boğan bir diğer isim de Lionel Messi… Belki de tarihin en iyi futbolcusuna dönüştüğü Barcelona’dan ağlayarak kopan Leo, Paris Saint Germain’in yolunu tuttu.

Bu ayrılık ne Messi’ye ne de Barça’ya yaradı. Katalan ekibi, futbolcusunun ayrılışının ardından düşüşe geçerken, Arjantinli futbolcu da zaman zaman pişmanlığını kamuoyu ile paylaştı.

Yıldız futbolcu, Paris’e alışamadığını ve bu süreçte eski takımını özlediğini dile getirmekten çekinmedi.

Barcelona’dan keşke ayrılmasaydı denilen bir diğer futbolcu da Neymar oldu.

Messi-Suarez-Neymar üçlüsünün bir parçası olan Brezilyalı futbolcu, tarihin en pahalısı olarak Paris Saint Germain’e transfer oldu. Yaşadığı sakatlıklar ve zaman zaman mental olarak futboldan kopması, inişli çıkışlı bir performans göstermesine yol açtı. Belki bu yüzdendir ki Messi-Ronaldo Krallığında o hep prens olarak kaldı ve hiçbir zaman krallardan biri olamadı.

Rekor bir bonservis bedeliyle Chelsea’den Real Madrid’e transfer olan Eden Hazard ise kariyerinin son bölümünde büyük hayal kırıklığı yarattı.

115 milyon avro bedelle eflatun beyazlıların yolunu tutan Belçikalı futbolcunun Madrid günleri, Londra günlerini arattı. 7 sezonluk Chelsea sürecinde takımının en önemli parçası haline gelen Hazard, İspanyol ekibinde özellikle de sakatlıklar nedeniyle beklenen performansı göstermedi ve henüz 32 yaşında aktif futbol hayatını noktalama kararı aldı.

Real Madrid’te 2. Los Galacticos’un önemli bir parçası olan Mesut Özil ise 7 sezon Arsenal forması giydi. Ancak futbol otoritelerine göre 3 yıllık Real kariyeri, 7 sezonluk Arsenal kariyerinden daha parlaktı.

Premier Lig tarihinin en golcüsü olabilecekken LaLiga’nın yolunu tutan Henry de gemiyi terk etmemesi gerekenler arasında yer alıyordu. Topçuların Higbury zamanlarındaki ‘Yenilmez’ unvanlı kadronun golcüsü olan Fransız futbolcu, 2007 yılında Barcelona’ya transfer oldu.

Pep Guardiola ile yıldızı çok da barışmayan golcü futbolcu, 2010 yılında Katalan ekibinden ayrıldı. Henry, tarihin en iyi Barça kadrosunda yer almayı başarsa da her zaman Arsenal günleri ile anıldı.

Kısa bir dönem Galatasaray formasını da terleten Falcao’nun da Atletico Madrid günlerinin, futbolseverlerin gönlünde ayrı bir yeri bulunuyor. Diego Simeone’li yılların ilk 9 numarası olan El Tigre, sırasıyla Monaco, Manchester United, Chelsea gibi takımların formasını giymesine rağmen hep Vicente Calderon çimlerindeki performansıyla anıldı.

Ülkemizde de bu konuda akla gelen ilk isim belki de Sergen Yalçın…

Muhteşem yeteneğiyle 90’lı yılların futbolumuzdaki umudu olan genç Sergen, Beşiktaş Özkaynağından yetişti.

6 sezon Süleyman Seba başkanlığındaki efsane Beşiktaş kadrosunda top koşturan futbolcu, daha sonra sırasıyla İstanbulspor, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’a transfer oldu. Ancak Sergen Yalçın tüm bu belirttiğimiz isimlerden bir farkı oldu. Golcü futbolcu, özdeşleştiği siyah beyazlı renklere tekrar döndü ve geminin kaptanı oldu.

Beşiktaş’ın 100. Yıl şampiyonluğunda kilit isimlerden olan Yalçın, ‘Sergen attı, şampiyonluk geldi’ nidasıyla hatırlandı hep. Onun gibi çok az isim efsanesi olduğu kulübe dönerek tekrar efsane olmayı başarmıştır.

İşte bu gibi ayrılıkların hem futbolculara hem de kulüplere zarar verdiği birçok örnek mevcut futbol tarihinde. Bu yüzdendir ki bazen kaptanlar için bildiği denizlerde gezmek, yeni okyanuslarda boğulmaktan belki de daha iyidir.

Etiketler
İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı