Berke Özer: “Artık Fenerbahçe’ye hazırım”
ÖZEL RÖPORTAJ: Fenerbahçe’nin 19 yaşındaki kabiliyetli kalecisi Berke Özer, Westerlo’daki başarılı kiralık döneminin gerisinde sarı lacivertli kulübe fazla daha iyi bir şekilde hazır. Potansiyeli, yetenekleri, özgüveni, dürüstlüğü ve soğukkanlığının yanısıra yüksek hedefleriyle Berke Özer ile İstanbul’da buluştuk.
Yüzünden bir an olsun eksiklmeyen iri bir gülümseme ile bizi tedarik eden ve “futbolcu egosonu” yıkıp atarak tüm samimiyetiyle sorularımıza cevap veren Berke Özer ile epeyce neşelendirici bir röportajın altına imza attık. Bizim aldığımız eşsiz keyifi sizin de alacağınıza eminiz…
“BABAM KALECİ OLDUĞUMU BİLMİYORDU”
“Genç yaşına karşın Türkiye’de ve Avrupa’da adından söz ettirdin. The Guardian’ın ‘En İyi 100 Yetenek’ listesinde de adın geçti. Semt maçlarında çocuklar kaleye geçmeyi genelde istemez. Nadir örneklerdensin ve ufak yaşlarda kaleciliği seçtin. Nasıl başladı bu öykü, bize anlatabilir misin?”
– Benim babam da eski kaleciydi. Küçüklüğümden beri daima onu izleyerek büyüdüm. Hatta onun maç görüntülerini bile izlerdim küçükken. O benim kaleci olmamı istemezdi. Fazla zorlama bir iş olduğu için. Futboldaki en nankör iş kalecilik. İlk zamanlarda babamdan rahat olarak başladım. Antrenmanlara kaleci olarak gidip geliyordum, o beni oyuncu zannediyordu. En sonunda bir maçta 3 penaltı kurtarınca hocalarımız, “Babanla konuş. Akademide kaleci olarak başla.” dediler. O zaman birincil kere konuştum. Babam da bana sürekli yardım verdi. En büyük destekçilerimden biri diyebilirim.
“Bugünlere gelmende Altınordu’nun büyük bir payı olduğunu biliyoruz. Berke Özer bugünlere gelebilmek için kimleri örnek aldı, neler yaptı, nelerden fedakarlık gösterdi?”
– 11-12 yaşlarımdam beri ailemden ayrıyım. Evimden ayrılıp Altınordu tesislerinde kalmaya başladım. Düşününce kolay geliyor ama 11-12 yaşında bir çocuk için annesinden babasından farklı kalması fazla kuvvet. O zamanlar çok zordu benim için. Hayatımdaki en büyük fedakarlıklardan biri bu. Fazla baskı zamanlardı. İlk 1 sene fazla şiddet geçti fakat daha sonra alıştım. Şimdi geri dönüp baktığım süre ne değin içten bir tercih yaptığımı görüyorum. Basit olmadı. Bu zamanlarda da ailem bana takviye oldu.
“MANCHESTER CITY, JUVE, ATLETICO, PSG…”
“Manchester City, Juventus, Atletico Madrid, PSG başta olmak üzere birçok Avrupa kulübü Fenerbahçe’ye transfer olmadan önce seni takip ediyordu. Kulüplerin seni takip ettiğini, izlediğini öğrendiğinde neler hissettin? Bu haberler çıktıktan daha sonra maç öncesi, maç esnasında aklından neler geçiyordu?”
– Çok artı ulusal maç oynadım. En büyük avantajlarımdan biri bu. Bu maçların büyük bir çoğunluğu Avrupa Şampiyonası’ydı. Dünya Kupası kampı da vardı. Böyle maçlarda oynayınca ister istemez izleyenler oluyor. Her maça benzer konsantrasyonla çıkıyorsunuz ama gerçi sizi birilerinin izlediğini iyi anlamak ayrı. Hiçbir vakit gerginlik yaratmadı bende. Ekstra bir motivasyon kaynağı oldu. Biliyorsunuz, futbol bundan böyle dijital bir dünya. Maçlarınızı izlemeye gelmeseler bile sosyal medyadan, scout programlarından sizi peşine düşüp takip ediyorlar. Bunları duymak, o yaşlarda kavramak fazla güzeldi. Manâlı olan bunları sürdürülebilir gerçekleştirmek. Bunun için de daha çok çalışıyorum.
“FENERBAHÇELİ DOĞDUM, FENERBAHÇELİ BÜYÜDÜM”
“Ali Koç’un Fenerbahçe’ye başkan seçilmesinin arkasında gerçekleştirdiği birincil transferdin. Fenerbahçe’ye transfer hikayeni anlatabilir misin?”
– O dönem yurt dışından da çoğu ekip vardı. Ayrıca menajerim, hem de Ali Başkan ile birlikte fazla farklı bir proje konuştuk. Hepimiz için en dürüst kararın bu olacağını düşündük. Bu kararımdan ötürü pişman değilim. Fenerbahçeli doğdum, Fenerbahçeli büyüdüm. Tuttuğun takıma bir gün transfer olmak çok hoş bir duygu. O duyguyu yaşadığım için, Fenerbahçe’de bulunduğum için, Fenerbahçe’ye aktarma olduğum için fazla mutluyum.
“Fenerbahçe’ye aktarma olduktan sonradan instagram hesabından yaptığın bir paylaşım var. Sarı lacivertli taraftarların unutamadığı bir paylaşım oldu bu. Bunun hikayesini bir de senden dinleyebilir miyiz?”
– Altınordu’da bize sosyal medyada yardımcı olan bir ağabeyimiz var, sağolsun. Çok destek oldu bu paylaşımda. Bana doğrudan doğruya bir yazı yollamadı. Bana ne hissettiğimi sordu. Ben de ona tüm düşüncelerimi, hislerimi anlattım. O da böyle bir yazı oluşturdu. Tüm sözleri bana aitti ama bunu düzenleyen, bir paylaşım haline getiren o oldu. Çok da iyi tepki aldı. Beni de çok mutlu etti.
“FENERBAHÇE’DE VOLKAN AĞABEY İLE EDINMEK SEVINÇ”
“Volkan Demirel ile ilk tanıştığında neler hissettin, neler konuştunuz? Sonrasında diyaloğunuz nasıl devam etti?
– Volkan Demirel ile tanışmak çocukluk hayalimdi. Kaleciliğe başlamadan önce bile kahramanımdı. İlk gittiğimde çok çekingendim. Bana nasıl davranacağımı bilmiyordum. Zamanla şahane samimiyet oluştu aramızda, hala böylece. Çok mutluyum. Fenerbahçe’ye gidip idolünüzle birlikte antrenman yapmak, sohbet etmek, süre aşmak hayatımdaki en büyük mutluluklardan biri. Bana bir şey sorsun, bir süre daha muhabbet edeyim, yanından gitmemek için dururdum. İnanılmaz bir durumda benim için, hala da pek.
“MENAJERİM ÖMER UZUN İLE BU SÜRECİ PLANLADIK”
“Westerlo’dan ilk önerge geldiğinde neler düşündün? Orada da yeni ve Türklerin içerisinde bulunduğu bir yapılanma var. Fenerbahçe’de de tayin almış Hasan Çetinkaya var. Aktarma ile ilgili neler düşündünüz, kimler nasihat verdi? Süreci anlatabilir misin?”
– Altınordu’dan ayrılmadan ve Fenerbahçe’ye aktarma olmadan önce bizim en büyük hedefimiz daima yurt dışına gitmekti. Bu açlık defalarca vardı. Her Türk futbolcusu gibi ülkemizi Avrupa’da temsil etmeyi istiyordum. Menajerim Ömer Uzun ile oturup konuştuk, bu süreci planladık. Böyle bir fırsat da oldu. Westerlo’yu seçmemde büyük payı olan Hasan Ağabey her zaman takviye oldu, hala oluyor. Bir kaleci için en önemli şey oynamaktır. Yaşım genç ve oynamaya ihtiyacım olduğu için böyle bir karar verdim. Çok da dürüst bir karar verdiğimi düşünüyorum. Bu sezon 23-24 maç oynadım. Oynadığımız maçların hepsi çok iyi geçti. Bu konuda bilhassa Hasan Ağabey’e ve oradaki teknik direktörümüze fazla minnettarım. Sakatlandığımda da bana hep yardım oldular. Buralara gelmemde onların da çok büyük payı var açık konuşmak gerekirse. Ayrıca, bu süreçte bana yol gösteren menajerim Ömer Uzun’a da çok teşekkür ederim.
“Westerlo’da başarılı bir performansın var. Fenerbahçeli taraftarlar seni yakından peşine düşüp takip ediyor ve döneceğin günü bekliyor. Fenerbahçe’ye dönüş ve rekabete girmek için hazır mısın?”
– Taraftarımızın desteğini daima hissediyorum. Aralıksız ne dediklerine, ne düşünüklerine bakıyorum. Sağolsunlar bu destekleri beni motive ediyor. Beni peşine düşüp takip ediyor olmaları da ekstra bir motivasyon kaynağı. Geri dönüp bakınca 1 sezon baştan başa defalarca oynadım. Fenerbahçe’ye hazırlanmış ışık halkası geldim. Westerlo’ya gitmemdeki niyet da Fenerbahçe için hazırlanmış ayla gelmekti. Her şey planladığımız gibi gelişti. İnşallah seneye daha da hoş geçer.
“OYNAYAMAYAN, YABANCI KONTENJANI KONUŞUR”
“Ülkemizdeki yabancı kontenjanı sayısı daima tartışılıyor. Kadrolara 14 yabancının yazılıyor olması, genç Türk futbolcuların önünde bir engel mi, yahut rekabet dolayısıyla kalite artıyor mu?”
– Kendimce yabancı sayısı bir engel değil. Milli takımımızın şu anki başarısı buradan kaynaklanıyor. Çoğu Türk oyuncu yurt dışına gidip rekabet ederse, yurt dışarıya oynayan oyuncu sayısı ne kadar fazla artarsa, Ulusal takımımızın başarısı da böylece çok artar. Tanıdık Olmayan sayısına karşı değilim. Aralıksız bağımsızlık olması gerektiğini düşünüyorum. aynı zamanda lig kalitemiz de fazla artıyor. neticede iyi olan futbolcu daima oynar. Bunun ülkeyle, yaşla alakalı olduğunu düşünüyorum. Oynayan Türkler de iyi oldukları için oynuyorlar. Bunu fakat oynamayan, oynamaya ihtiyacı olan ahali konuşur.
“Sen varsın, Fenerbahçe’de Altay var, Trabzonspor’da Uğurcan var. Fazla kaliteli, Türk futboluna yıllardan beri hizmet edebilecek genç kaleci jenerasyonumuz var. Sence Türk futbolunun kaleci konusundaki başarısının altında yatan sebepler nelerdir?”
– Bana sorarsanız, en kolay haliyle baht belirlemek. Uğurcan Trabzonspor’da, Altay ise Ankaragücü’nde fazla genç yaşlarda şans buldular. bununla beraber Rizespor’da Gökhan Akkan var. Fazla daha kalecimiz var genç yaşta oynayabilen. Genç oynatırsak, güvenirsek karşılığı bu oluyor. Yalnızca kaleci yok, birçok mevkide fazla yetenekli Türk oyuncular var. Bunun bir nedeni de maddi sorunlar. Zaten genç oyunculara baht verdiğiniz vakit Abdülkadir Ömür, Eljif Elmas, Uğurcan Çakır, Altay Bayındır gibi birçok daha oyuncu çıkacaktır. Tek yapmamız gereken genç oyunculara güvenip forma şansı saptamak.
“TEK YAPMAMIZ GEREKEN KISMET DEVRETMEK”
“Altınordu’da ve hemen hemen Milli takımın bütün daha alçak yaş kategorilerinde forma giydin. Birçok futbolcuyla da arkadaşlığın var. Türk futboluna damgasını vurmasını beklediğin genç yetenekler var mı?”
– Çok var. Bilmediğimiz ve göz önünde olmayan da birçok ad vardır. Ligimizde de fazla kabiliyetli isimler var. Uğurcan Çakır muhakkak yurt dışına gitmeli, gidecektir de. Abdülkadir Ömür ve Trabzonspor’da oynayan çoğu genç var. Bana tarafından şu lahza Türkiye’nin en yeteneklisi olan Ferdi Kadıoğlu var. O da forma şansı buldukça kapasitesinin ne değin büyük olduğunu gösterecektir herkese. Çağlar Söyüncü, Merih Demiral’ı konuşmaya lüzum değil. Halihazırda üst seviyede oynuyorlar. Ama, bunlar gibi birçok oyuncumuz daha olacak. Tek yapmamız gereken şans devretmek. Başarılı olan genç oyunculara baktığımız vakit tek bir karşılıklı yönleri var, hepsinin genç yaşta forma şansı bulması.
“Belçika’nın çok kuvvetli bir genç jenerasyonu vardı. 10-15 sene önce apaçık yokken, şimdi çok başarılılar. Dünya Kupası benzeri finali oynuyorlar, Avrupa Şampiyonası’nın favorilerinden gösteriliyorlar. görünüşe göre altyapılarda bambaşka sistemleri, metodları var. Ülkemiz ile Belçika arasında ne gibi farklar gördün?”
– Türk olduğum için söylemiyorum bunu, dışarıdan bakan bir göz olarak da söyleyebilirim; Türk futbolcuları katbekat daha kabiliyetli, daha iyi futbolcu. Ama, birazcık iş disiplinimiz düşük. Onlarda fantastik bir meslek disiplini, motivasyon var. Baktığınız süre fantastik şekilde de talih buluyorlar. Maalesef en büyük eksiklerimizden biri genç Türk futbolcuların talih bulması. Maddi krizlerle bu baht gelmeye başladı. Niye fiziki kriz olmasını bekledik, niye zamanında böyle bir şey yapmadık. Oradaki teknik direktörümle konuştuğumda 10 yıl öncesine dek Belçika’da benzer durumdaymış. Bir maddesel krizle birlikte tüm altyapılar sistemlerini geliştirmişler. Kısa sürede böyle bir nesil yakaladılar, başarıları da besbelli. Biz de buraya içten ilerliyoruz. İnşallah en kısa sürede oraya ulaşabiliriz.
“TÜRK FUTBOLCUSU ‘ÇALIŞMAZ’ DİYORLAR”
“Belçika’da Türk futboluna ve Türk futbolcusuna bakış nasıl, ayrıca Belçika’da yaşamış Türkler ile diyaloğun oluyor mu?”
– Tabii bize birincil başta çok takviye oldular. Şimdi Uzlaştırma Tip da takıma geldi. Belçika’daki futbol dünyasının Türk futbolculara bakış açısı huzursuz. Çalışmadığımızı düşünüyorlar. Azıcık da haklılar açık konuşmak gerekirse. Düşünceyi yaralamak bizim elimizde. Bu sezon gidip 24-25 maç oynadık. Bana kadar dünyada da Türk sporcusuna aleyhinde böyle bir kavrama var. Son zamanlarda yaptıklarımızla, Türk futbolcusunun başarılarıyla bu algıyı kıracağımızı düşünüyorum. Biz ne kadar fazla çalışırsak, başarılı olursak ne dediklerinin bir önemi olmayacak.
“Bu sezon 4 kere haftanın 11’ine seçildin, kadroya girdiğin maçların tamamında 11’de yer aldın, 6 defa kalende gol görmedin ve bu maçlarda ortalama 1.91 puan var. Westerlo, bir önceki sezona göre fazla daha başarılı oldu. Hem senin, keza takımın performansını nasıl değerlendiriyorsun? “2019/20 Berke Özer performansı” içine sindi mi?”
– Açıkçası, kariyerimde en çok maça çıktığım sezon oldu. En iyi sezonu oldu da diyebilirim. İnanılmaz bir özgüven ve maç temposu kazandım. Bu sezon başlarken şampiyonluk hedefimiz yoktu. Lakin, ekip şahane bir performans gösterdi. Kendimizi aniden şampiyonluk potasında bulduk. Son maça dek devam ettik. Son maç aldığımız bozgun yüzünden şampiyonluğu kaybettik. Yahut adeta şampiyon oluyorduk. Bize hiçbir süre baskı hissettirmediler. “Şampiyon almak zorundasınız” demediler. Bütün maçlara çok dar çıktık. Başarımızdaki en büyük etkenlerden biri bu. “Şampiyonluk hedefimiz değil fakat olursak, çok mutlu oluruz.” dediler. Bu da bizi fantastik motive etti. Stresimiz yoktu, sıcacık oynadık. Avrupa’da olmamın en büyük avantajı bu kendimce. Ne kadar hata yaparsanız yapın, ne kadar iyi oynarsanız oynayın her şey dengede. Üzüntüyü de, mutluluğu da dengede yaşıyorlar. Bana göre Türk futbolcusunun kendisini geliştirebilmesi için Avrupa koskocoman bir fırsat.
“SON İKİ SEZONDA OLABİLECEK HER ŞEY YAŞANDI”
“Fenerbahçe’de çok yüksek baskı olacaktır. Alışılagelmiş olarak kusur da yapacaksın, çok iyi maçların da olacak. Eleştirinin de, övgünün de zirvesi olacak. Bu baskıyla nasıl başa çıkmayı düşünüyorsun?”
– Ben sıcacık ve soğukkanlı bir insanım. Yurt dışında oynamam bu konuda koskocoman fazla olacak. Oynayarak hazırlanmış bir şekilde dönüyorum. Ne olursa olsun, taraftarımızın takviye verdiğini biliyorum. Son iki sezonda bunu çok iyi şekilde gördük. Gerginlik olacak bir şey değil. Son iki sezonda olabilecek her şey yaşandı. Tersine döndürmek en ince ayrıntısına kadar bizim elimizde.
“Westerlo’daki iyi performanslarından sonradan bir video paylaşıldı. Bu videoda kurtarışların var. Uyarı çeken bir lahza vardı. Penaltıdan önce Volkan Demirel gibi su alıp içiyorsun. Bununla ilgili bir şey bildirmek ister misin?”
– Geçen sezon daima beraberdik. İzledikçe, beraber vakit geçirdikçe bazı alışkanlıklar kazanıyorsunuz. Ben çocukluğumdan beri defalarca izliyorum. Bu da karşınızdaki rakibin konsantrasyonunu yaymak için izlenen bir taktik. Volkan Ağabey daima konuşurduk. Onun geldiği maçta yaptım ve oyuncu penaltıyı dışarı attı. Bu konu hakkında o maçtan sonra da bunu konuştuk.
“SPORX ‘KADRONU KUR’DA ADIMI GÖRÜYORUM”
“Sporx’te ‘Kadronu Kur’ uygulamamız var. Videolarını gördükçe Fenerbahçeliler seni birincil 11’lerine yazmaya başladılar. Bununla ilgili neler bildirmek istersin?”
– Ben de görüyorum. Sosyal medyada, twitter’da sevgilerini belirtiyorlar. En önemlisi daima destek olmaları. Bu da beni mutlu ediyor. Bu desteği gördükçe bir an önce Fenerbahçe’ye dönmek istiyorum. Onların desteğiyle bugünlere gelebiliyoruz. Bizim için koskocoman bir motivasyon kaynağı. İnşallah desteklerini boşuna çıkarmayacağız.
“SANCHO’YA KARŞI ÜÇ BEK DEĞİŞTİRDİK”
“Kaledeyken karşı taraf takımdan seni en fazla etkileyen oyuncu kimdi?”
– Ulusal maç olarak fazla yüksek sayıda maça çıktım. Avrupa ve Dünya Şampiyonaları oynadım. En engebeli oyuncu, Jadon Sancho’ydu. Vaktinde Erling Haaland ile de oynamıştım fakat o dönemler böyle bir futbolcu değildi. Sancho ile oynadığımızda, “Ne oluyor, kime aleyhinde oynuyoruz.” dedik. Fiilen şahane etkili, çabuk ve farklı bir futbolcuydu. Bugün de geldiği nokta ortada.
Haaland’ı o dönemlerde bilmiyorduk. O maçtan daha sonra bilinen. Sancho mancho bilmiyorduk. Atıyor geçiyor, kimse tutamıyor. Dedik ancak, “Bu kim?”. Üç tane sol bek değiştirdi hoca bir maçta.
Biz Haaland’a karşı oynarken, adam gerçekten fazla kötüydü. Westerlo’da, bizim takımda bir Norveçli var. “Biz aynı takımda oynadık, hiç böyle bir futbolcu değildi, gol atamıyordu.” diyor. “Daha Sonra bir başladı, böyle oldu.” diye söylüyor.
“Senin gibi elde etmek isteyen birçok küçük kardeşimiz var. Berke Özer almak için neler yapmalılar, nasıl çalışsınlar?”
– Daha yolun başındayız. Daha hiçbir şey olmadık ama hayatta bir yerlere gelebilmek için çok büyük fedakarlıklar gerekiyor. Bir Takım şeylerden caymak gerekiyor ancak karşılığını ummak gerekiyor. Ben hayatımda bunu yaptım. Başarısızlıkta da, başarıda da bir sonraki maça odaklandım. Her şeyden, herkesten bir şeyler öğrenmeleri gerekiyor. En iyilerden değil sadece en kötülerden, en yakınlardan, her tecrübeden bir şeyler öğrenebilirsiniz. Fırsat olursa Avrupa’ya gidip futbol ortamını görsünler. Çünkü, bir futbolcu için olağanüstü bir tecrübe.
“ALPER ÖĞRETMEN VE FATİH ÖĞRETMEN’YA TEŞEKKÜR EDERIM”
“Milli takıma birincil seçilme hikayeni senden dinleyebilir miyiz?”
– Milli takım kampından 1-2 hafta önce Hırvatistan’da U17 Avrupa Şampiyonası’ndaydık. A Milli Takım Kaleci Antrenörü Alper Boğuşlu da kampta kaleci antrenörümüzdü. İnanılmaz bir başarı elde ettik. Avrupa üçüncüsü olduk. O turnuvanın son maçına Fatih Hocamız da gelmişti. Tatile çıkmıştık, evdeydim. Alper Hoca aradı, “Ne yapıyorsun, çalışıyor musun?” dedi. Kamp yeni tekrar, yaz tatili yeni başlamıştı. “Çalışmıyorum. Tatil yeni başladı. Ailemle süre geçiriyorum.” dedim. Beni aniden fırçalamaya başladı. O dedikten daha sonra çalışmaya başladım. İçimden, “Yaz tatili, sezonun başlamasına daha var.” diyorum. İki üç gün sonra telefon çaldı, yine Alper Öğretmen aradı. “Ne yapıyorsun” dedi. Saate baktım, daha dokuz, “Uyuyorum hocam.” dedim. Yine fırçalamaya başladı. “Nasıl uyuyorsun bu saatte.” diye. “Derhal biletini al, İstanbul’a gel” dedi. Ben hiçbir şey anlamadım. 17 yaşında A Ulusal Takıma çağrılmak gibi bir beklentim de değil. çok iyi bir kamp geçirmişiz ama böyle bir şey beklemiyoruz. İstanbul’a gittim, birkaç maddi teste soktu. İnanılmaz ilgilendi. İstanbul’da yemek yedik. O günü bana ayırdı yalnızca. Ben de, “Ne yapıyoruz acaba, burada süre geçiriyoruz fakat.”, bir manâ da kuramıyorum. Ertesi gün döneceğim. Beni havaalanına değin bıraktı. 10 dakika içerisinde şarjım bitti. Telefonum çalıyor, mesajlar geliyor. Ne olduğunu anlayamadım. Babam aradı, tebrik etti. “Neden?” dedim. Ulusal takıma seçilmişim. Şok geçirdim. Hiç beklemiyordum. Alper Hoca’ya, Fatih Hoca’ya bana güvendikleri için fazla teşekkür ederim. Benim için harika bir 1 haftaydı. İnanılmaz bir hikayeydi.
“Milli Ekip forması taşımak nasıl bir histi?”
– Çok özel. Hiçbir motivasyona ihtiyacınız yok. Kampları da çok öbür oluyor. En büyük hedeflerimden biri A Milli Takımda daimi yapabilmek. Bunun için fazla çalışıyorum. İnşallah bir gün, daima beraber fazla başarılı oluruz.
“BAŞKAN ALİ KOÇ HER HAFTA ARAR”
“Volkan Demirel’in Belçika’da seni ziyaret ettiği fotoğraflar kamuoyuna yansıdı. Gelmediği zamanlarda da temasınız sürüyor mu? Zorlandığın zamanlarda yardım istiyor musun?”
– Bizim Volkan Ağabey ile iletişimimiz, bağımız farklı. O da bana bunu hissettirir. Sürekli bana destek olur. Çok şanslıyım, hayatımda Volkan Ağabey gibi biri olduğu için. Benim için bir rol model. Bunu biliyor, bana daima destek oluyor. Fenerbahçe’deyken ve daha sonra ayrılınca da bana vakit ayırdı.
“Başkan Ali Koç ile temasın devam ediyor mu?”
– Sakatlık sürecimde bana fazla tezgâhtar oldu. Konuştuk. O dönemi kulüpte geçirdim. Westerlo’ya bu vesileyle de konuştuk. Bu işlem kariyerim içindi. O da sağolsun fazla yardım oldu. Fenerbahçe’deyken Barıştırma ile birlikteydik. Her hafta arıyordu bizi. Bize verdiği önemi, desteği hissettirdi. Ona karşı kendimizi borçlu hissediyoruz.
“Geçen sezon Fenerbahçe’de iki maçta kaleyi korudun. Biri Altınordu’ya aleyhinde hazırlık maçıydı, diğeri kupada Giresunspor maçı. Giresunspor maçında adın kadroya yazılınca ne hissettin? Maçta duyguların nasıldı?”
– Kupa olunca oynamayı bekliyorsunuz. İnanılmaz bir hazırlık dönemi geçirdik. Hocayla da konuştuk. Elimden geldiğinin en üstünde çalışmaya gayret gösteriyordum. İyi olduğumu, oynayabileceğimi biliyordum. Coşku vardı fakat strese sokacak, negatif bir şey olmadı. Yıllardır bu anı bekliyordum. çok büyük bir keyifti. Son düdük çaldığında, “Keşke azıcık daha oynayabilsek, hiç bitmese” diye düşündüm. Tek dezavantajı o maçın seyircisiz olmasıydı. Umarım önümüzdeki dönem de daha fazla oynarım.
BERKE ÖZER’İN EN’LERİ
İdolün: Manuel Neuer
En keyif aldığın kaleci: Ederson
Hayalin: Fenerbahçe ile Avrupa’da üstünlük kupası kaldırmak.
En sevdiğin film/dizi: Cem Yılmaz’ın tüm filmleri diyebilirim. Dizi olarak Arrow.
En sevdiğin yemek: Mantı
Belçika’da seni en fazla şaşırtan şey: Sosyal hayatlarının hiç olmaması.
En sevdiğin şarkı: Ezhel’den ‘Bir sonraki hayatımda gel’
En sevdiğin rakam: 1
En büyük kahramanın: Babam
Futbol dışında en büyük hobin: Kitap okumak.
PES mi, FIFA mı: FIFA
Totemin var mı: Bir maç şanslı gelen forma veya eldiven varsa yeniden değiştirmem. Kırmızı renkle iyi oynadıysam, bir sonraki hafta da kırmızıyla oynamak isterim.
Futbolcu olmasaydın ne olurdun: Üniversite okurdum.
Fenerbahçe taraftarına mesajın: tekrar tekrar olduğu gibi desteklerine devam etmeleri.
EN İYİ 11’İ
Kaleci: Volkan Demirel
Sağ Bek: Dani Alves
Sol Bek: Marcelo
Stoper: Virgil Van Dijk
Stoper: Carles Puyol
Orta Saha: Andres Iniesta
Orta Saha: Xavi
Sağ Kanat: Lionel Messi
Sol Kanat: Cristiano Ronaldo
Forvet: Pierre-Emerick Aubameyang
Forvet: Vedat Muriqi
KUSURSUZ KALECİ
Karşı Karşıya: Altay Bayındır
Yan Toplar: Manuel Neuer
Uzaktan Şutlar: Ederson
Penaltı: Harun Tekin
Topu Oyuna Sokma: Manuel Neuer
Liderlik: Manuel Neuer
Mentalite: Alisson
Çalışkanlık: Ben
BERKE ÖZER’İN INSTAGRAM’I
Volkan Ağabey’e dayanıyor bu fotoğraf. 20 Mayıs’tı. 5 gün önce doğum günüm. 25 Mayıs’ta da Antalyaspor ile ligin son maçı vardı. Sonra tatile gidiyorduk. Benim için de bir sürpriz oldu. Bir antrenman sonrası Volkan Ağabey, “Bugün senin doğum gününü kutlayacağız. Öğleden sonra Kalamış Marina’da ol. Tekneyle gezintiye çıkaracağım.” dedi. Sağolsun gitmiş pasta almış, hediyeler falan. Fazla neşe saçan süre geçirdik. Birçok ekip arkadaşımız da vardı. Volkan, Sadık, Harun ağabeyler ile beraber zaman geçirdik. Çok keyifliydi. İnsanın kendisini özel hissettiren bir gündü. Bilhassa Volkan Ağabey kadar böyle bir şey olunca çok mutlu olmuştum. Hayatımın en hoş anlarından biriydi.
Altınordu’dayken U12 Cup’a gelmişti. Bizim için, Fenerbahçeliler için bir kahraman. Fotoğraftaki de ağabeyim. Yanıma geldi, “Ne olur, ne olur fotoğraf çektirelim.” dedi. O sırada odadaydı. Ben de bizim kulüp yetkililerinden rica etmiştim. Her Zaman beraber fotoğraf çekilmiştik. Ağabeyim o fotoğrafı çerçeveletti ve odasının duvarına astı.
Antalya’da oynadığımız bir ulusal maçtı. İnanılmaz motiveydim. Yüzümden belli oluyor. Kazanıp 3’te 3 yapmıştık. Milli maçların atmosferi, sinerjisi bambaşka oluyor.
Ben antrenmanda hep Volkan Ağabey ile birlikteyim. O nereye gidiyor, ben oraya gidiyorum. Sürekli bir şeyler öğrenmek istiyorum, soru soruyorum, vakit geçiriyorum. Antrenmanda bir su molasında çekilmiş bir fotoğraftı. Çocuklarıma, torunlarıma göstereceğim fotoğraflardan biri.