Gradel: İstiklal Marşı’nı ezberledim
İngiltere ve Fransa liglerindeki tecrübesiyle geldiği Süper Lig’de Sivasspor formasıyla sahaların tozunu atan Fildişili sol açık tam bir Türkiye hayranı çıktı. Ülkemize ön yargıyla geldiğini ancak adeta âşık olduğunu anlatan yıldız forvet, bu nedenle ailesini de getirdiği Türkiye’den ayrılmayı düşünmediğini ve çok özel bulduğu millî marşımızı ezberlediğini söylüyor.
Fildişi Sahilleri’nin en büyük şehri ve eski başkenti Abidjan’da 30 Kasım 1987’de doğduğunu biliyoruz. Her şeyden önce Abidjan’da nasıl bir çocukluk geçirdin?
Güzel bir çocukluk geçirdim. Rahat bir çocukluğum vardı. Arkadaşlarımla sürekli futbol oynuyordum. O zaman da anlamıştım futbol oynayacağımı… Babam çok istemiyordu futbol oynamamı. Okula gitmemi tercih ediyordu. Okula gidiyordum ama okuldan sonrasında futbol oynamak en büyük eğlencemdi. Babamdan futbol oynadığımı saklıyordum. Benim futbol oynadığımı duyduğunda ceza veriyordu. Ama futbol, benden çok daha ötesi bir güçtü… Ceza alacağımı bile bile futbola devam ettim.
Aileni tanıyabilir miyiz?
Birçok kardeşlerim var. Bazıları Abidjan’da, bazıları Fransa’da, bazıları da Lüksemburg’da yaşıyor.
Abidjan, Batı Afrika’nın Paris’i olarak biliniyor ve birçok ülke vatandaşını kendine çeken güzel bir şehir. Orada bugünkü yaşam hakkında bize bilgi verir misin?
Abidjan söylediğiniz gibi Batı Afrika’nın Paris’i veya Las Vegas’ı gibi. Orada hayat çok güzel. Kendini iyi hissetmen için her şey var. Çok muhteşem bir şehir. Yerel halk çok misafirperver. Her gelen kendisini evinde gibi hissediyor. Özellikle de yemekleri çok güzel.
Futbolla tanışman nasıl oldu? Abidjan’da futbolla ilgili neler yaşadın?
Futbolla gerçek anlamda Fransa’ya gittiğimde tanıştım diyebilirim. 10 yaşındayken annem beni alıp Fransa’ya götürdü ve Paris’te bir kulübe yazdırdı. Orada hem okula gidiyor hem de futbol oynuyordum. Hikâyem böyle başladı diyebilirim.
Sendeki futbol yeteneğini ilk keşfeden kimdi? Benim ulaşabildiğim kayıtlarda futbola İngiltere’de Leicester City’de başladığını görüyorum. Ancak Fildişi Sahilleri’nden İngiltere’ye uzanan yolculuk nasıl başladı?
Fildişi’nde sokakta oynuyordum. Orada profesyonellikle ilgili hiçbir şey yoktu. Aslında Paris’te küçük yaşta annem beni bir kulübe ilk yazdırdığında benim için her şey başlamıştı. Orada denemelere katılıyordum. Paris’ten İngiltere’ye gittim. Londra’da bir koleje devam ettim ve West Ham United’da denemelere katıldım. 6-7 ay orada oynadım. Sonra Chelsea’de denemelere katıldım. Sonra Arsenal’de denemelere gittim ve genç takımda oynadım. Arsene Wenger bana stajyer sözleşmesi verdi. O sırada Leicester City ile bir dostluk maçı oynamıştık. Beni orada gördüler. Bana profesyonel sözleşme teklif ettiler. Çok gençtim. Profesyonel sözleşme benim için gerçekten çok büyük bir hayaldi ve bu teklif üzerine Leicester City’ye gitmeyi tercih ettim. Profesyonel kariyerim bu şekilde başladı.
Leicester, Bournemouth ve Leeds United takımlarında gençlik dönemlerini geçirdin. Orada nasıl bir altyapı eğitimi aldın ve gençlik yıllarında İngiltere’de neler yaşadın?
Aslında ben altyapı eğitimlerine katılmadım. Futbolu sokakta öğrendim. Her zaman öyle olmuştur. Leicester’a katıldığımda onlarla direkt profesyonel sözleşme imzalamıştım. Hiçbir şekilde hiçbir takımın altyapı oluşumunda yer almadım.
2010-2011 sezonuyla birlikte İngiltere Championship’te Leeds United formasıyla 41 maça çıkıp 18 gol atıyorsun. Patlama yaptığın o sezonu bize nasıl anlatırsın?
Çok muhteşem bir sezondu. Leeds gibi çok büyük bir kulüpte oynadım. Muhteşem taraftarları var. Yani bu kulüpte itibarım gerçekten yükseldi. Benden beklentilerini karşıladım ve kendimi buldum. Oradan da Saint Etienne’e gittim.
Saint Etienne transferin nasıl gerçekleşti? İlk sezonunda 28 lig, 1 kupa maçında oynadın ve 6 gol attın. Bu performansını nasıl değerlendirirsin?
Orada da çok güzel bir sezon geçirdim. Leeds ikinci ligdeydi. Çıkamadık. Saint Etienne, Fransa’da çok büyük bir kulüp. Çok fazla sayıda taraftarı var. Benim hedeflerim de zaten yükselmekti. O yüzden ligde üst sıralarda yer alan bir takımda forma giymek hedefimdi. Bu yüzden benim için çok kolay bir tercih oldu.
2013-2014 ve 2014-2015 sezonlarını Saint-Etienne’de geçirdikten ve istikrarlı bir görüntü sergiledikten sonra Premier Lig’e yükselen eski takımın Bournemouth’a transfer oldun. İki sezon mücadele ettiğin Premier Lig’de neler yaşadın?
Orada çok iyi başladım ve beş-altı maçta oynadım. Performansım da yükseliyordu. Maalesef dizimden çok büyük bir sakatlık yaşadım. Bu sakatlık beni sahalardan 8 ay uzak tuttu. Geri döndüğümde yukarı çıkabilmek için çok zorluk çektim. İlk 11’deki yerimi kaybetmiştim. Bir sezon sonra daha çok oynamak istedim ve ayrılmak zorunda kaldım. Sonra da Toulouse takımına kiralık gittim.
Toulouse’da yine kendini bulduğunu görüyoruz. İlk sezonunda 35, ikinci sezonunda 39, üçüncü sezonunda 21 maçta forma giydiğin Toulouse’da neler yaşadın?
Toulouse gerçekten muhteşem. Çok iyi bir kulüp, taraftarları çok iyi. Çok güzel destek oluyorlar oyunculara… Dinamikler… Futbol dinamikleri çok iyi. Orada kaptanlığa kadar yükseldim. Orada oynadığım süre içerisinde büyük zevk aldım. Muhteşem bir şehir. Başkanla çok iyi ilişkilerim oldu. O dönemki teknik direktörüm beni transfer etmişti. Toulouse’da çok güzel günler geçirdim. Bu maceram benim için çok güzeldi. Ama sonra maalesef son sezon iyi geçmedi ve transfer olmak zorunda kaldım ve Sivasspor’a geldim.
Demir Grup Sivasspor’a transferin nasıl gerçekleşti?
Biraz zordu tabiî ki. Beni çok arayan insanlar vardı. Teklifler çoktu. Bense Türkiye’yi tanımıyordum. Çok şey konuşuluyor, çok şey söyleniyordu. Bu kadar çok konuşulması transferimi daha da zorlaştırdı. Sonra iyi işler oldu ve buraya adım adım geldim.
İngiltere ve Fransa’dan sonra Türkiye’yi nasıl buldun? Üç ülkeyi de önce futbol, sonra yaşam kültürü açısından analiz eder misin?
Gelmeden önce aslında burada oynayan abilerimle konuştum. Didier Drogba, Emmanuel Eboue, Didier Zokora ve Kader Keita’ya danıştım. Hepsi bana Türkiye’nin çok iyi ve çok güzel olduğunu söyledi. Bana Türkiye’de insanların futbol için yaşadıklarını, futbol için deli olduklarını söylediler. Futbolla çok ilgili bir ülkeymiş. Bu beni hemen tetikledi. Geldiğimde dürüst davranmak gerekirse biraz önyargılıydım Türkiye için. Ama ne zaman buraya geldim ve gördüm, öyle olmadığını anladım. Ailemi de buraya getirdim. Burada beraber yaşıyoruz. Her geçen gün Türkiye’yi daha çok seviyorum. Kültürü, yemekleri, insanları çok iyi. Türkler çok misafirperver… Gerçekten artık Türkiye’yi terk etmek bile istemiyorum. Kendimi çok iyi hissediyorum burada. Özellikle bir şeyi çok seviyorum. Maçlardan önce çok özel bir şey var Türkiye’de… Her maçtan önce millî marş söyleniyor. İlk önce çok şaşırdım. Şimdi ezberlemeye başladım. Hatta sanırım artık Türk Millî Marşı’nı biliyorum… Bu çok özel bir şey…
Sivasspor’da müthiş bir performansın var. Attığın ve attırdığın gollerle ligimizin en değerli oyuncularından birisi oldun. Bu sezonki performansını nasıl değerlendirirsin?
İlk sezonum ama bilmediğim bir lig için iyi performans gösteriyorum. Çok memnunum. Ama genel olarak biraz zorluklar çektik. Virüs bizi çok zorluyor. Adeta bizi sakatladı diyebilirim. Bazen 12 kişi seyahat ettik. Hatta kaleci için forma bile yaptırdık çıkıp oynasın diye… Bu bizi kötü bir duruma düşürdü. Ama çok şükür şu an tam kadro olarak devam ediyoruz. Umarım ligi de çok iyi bir yerde bitireceğiz.
Demir Grup Sivasspor da senin gibi istikrarlı bir takım. Takımın bu sezonki performansını nasıl buluyorsun ve sezon sonu hedefleriniz neler?
Bireysel hedeflerim daha çok yükselmek, devam etmek. Takıma bir şeyler getirmek istiyorum. Saha içinde ve saha dışında her şeyi yapmak istiyorum. Tüm takıma yardım etmek için elimden geleni göstermek istiyorum. Bu takım gerçekten kaliteli oyunculardan kurulu. Umarım çok muhteşem şeyler yapacağız.
Fildişi Sahili Millî Takımı’nda çok tecrübelisin. 2014 Dünya Kupası’nda forma giydin. Bize Fildişi Sahili Millî Takımı’ndan bahseder misin? Millî takım performansını nasıl buluyorsun?
82 kez millî takım formasını giydim. Millî takım benim en büyük gururum. Küçüklük hayalimdi. Küçükken Fildişi için oynamak konusunda çok hayal kurdum. Ve bunu başardım. Hayal ediyordum kazanmayı… Çok şükür bunu başardım. Bu durumda büyük gurur duyuyorum. Fildişi benim için her şey… Orası benim takımım. Ne zaman şansım varsa Fildişi için oynarım. İlk defa oynuyormuş gibi sahaya çıkarım. Bu gurura paha biçilemez.
Dünya Kupası’nda bir maçta da olsa forma giydin. Böylesine büyük bir organizasyonda oynamak bir futbolcunun hayatına neler katıyor?
Bunu kelimelerle anlatamam; yaşamak lâzım. Dünya Kupası demek gökyüzü demek. Gökyüzünde uçtuğunu düşünsene… Orada neler hissettiğini düşünsene… Ben de bu şansı yakaladım. Dünya Kupası’nı Brezilya’da oynamak harikaydı. Böylesine bir futbol ülkesinde Dünya Kupası oynamak, büyüye ekstra bir sihir daha kattı.
Türk Millî Takımı’nı takip ediyor musun? A Millî Takımımızla ilgili görüşlerin nedir? Ligimizde beğendiğin oyuncular kimler?
Türk Millî Takımı’nın çok iyi bir takım olduğunu düşünüyorum. Çok iyi oyunculara sahipsiniz. Uzun vadeli projelere ihtiyacınız var diye düşünüyorum. Çok kaliteli oyunculardan kurulu bir takım. Zaten Türkiye futbol ülkesi… Türkiye’deki şehirlerde çok muhteşem şeyler görebiliyorsun. Millî Takımınız korkulabilecek bir Millî Takım… Trabzonspor’un kalecisi Uğurcan Çakır’ı çok beğeniyorum. Arda Turan’ı da öyle… Gerçekten çok yetenekli bir oyuncu. Top ayağındayken her şeyi yapabilir. Bu tip oyuncuları seviyorum. Yusuf Yazıcı var tabiî… Onu çok beğeniyorum. Fransa’da güzel işler yapıyor. Dünya çapında çok Türk oyuncu var… Hatay’daki Boupendza’yı çok beğeniyorum. Çok iyi bir sezon geçiriyor. Aboubakar çok iyi, Belhanda da öyle… Türkiye’de çok iyi oyuncular var.
Seninle birlikte Abidjan’da futbola başlayan birçok arkadaşın futbolcu olamadı. Ama sen başardın. Çok üst düzeyde futbol oynadın ve iyi bir kariyer yaptın. Başaramayan arkadaşlarına göre neleri farklı yaptın da bugün buraya gelebildin?
Kariyerimdeki her şeyi çalışmaya borçluyum. Büyük takımlarda oynama şansım olmadı. Çok mücadele etmek zorunda kaldım bu yeri kazanmak için. Benim güvendiğim tek şey çalışmam. İyi çalışıyorum. İki dizimin kırıldığını kimse söylemiyor. Çünkü kimse fark etmiyor iki dizimden de ameliyat olduğumu. Ama bu da çok büyük bir mücadele ile elde ediliyor. Çok büyük fedakârlıklar yaptım. Bu beni ayakta tutuyor aslında. Performansımı çalışmama borçluyum. Hayat felsefem, yaşayış tarzım da çok önemli. Sabah erken kalkarım, gece geç uyumam, güzel beslenirim.
Sivas’ta nasıl bir hayatın var? Hobilerin ve fobilerini öğrenebilir miyiz?
Sivas’ta çok fazla yapılacak bir şey yok zaten. Ama benim için böylesi daha iyi. Çünkü ben de bu sayede evde kalıyor, ailemle vakit geçiriyor, çocuklarımla oynuyorum. Sivas’ın hayatı bana uygun. Çünkü dinlenmeyi seven bir insanım.