FIFA kokartlı Süper Lig hakemi Halil Umut Meler, Fanerbahçe Galatasaray maçını, kariyerini ve Türk futbolunu Sözcü gazetesinden Bahadır Çokişler’e anlattı.
‘Evde kal’ günleriniz nasıl geçiyor?
Atletik performans birimi kadar gönderilen videolu antrenmanları evde yapıyorum. Bir sporcu gibi fazla çalışarak kondisyonumuzu daima üst seviyelerde tutmamız gerekiyor. Sebzeler beslenmemin büyük bir kısmını oluşturuyor ama bu süreçte bağışıklık sistemimi sağlamlaştırmak için daha artı protein ağırlıklı beslenmeye dikkat ediyorum. Eşimin yemeklerine direnmek şiddet lakin o da beslenmesine dikkat ediyor. Demin kilo almadım!
Nerede çalışıyorsunuz? MHK size destek veriyor mu?
Haftalık kaide sınavı uygulaması ve video test uygulaması göndererek hakemlerin defalarca hazır olması için çaba ediyorlar.
Türkiye’de hakemlik kuvvet mu?
Her mesleğin getirdiği zorluklar tabii oysa var. Ama ben mental olarak maç öncesi ve sonrası kendimi olumlu ve negatif sürece en iyi şekilde hazırlamaya çalışıyorum. Hakemliği fazla sevdiğim için bu süreci yönetmem de bana çok katkı sağlıyor. Belirlenmiş dönemlerde hayat koçundan destek alıyorum ama en büyük terapim oğlumdur. Onun varlığı bana güç veriyor.
“HİÇ TEPKİ GÖRMEDIM”
Ailenizle sokakta rahatça gezebiliyor musunuz?
Başta sosyal medyada hiç hesabımın olmadığını belirtmek istiyorum. Dolayısıyla takip de etmiyorum. İzmir’de günlük hayatımda negatif tepkilerle karşılaşmadım. Doğrusu, alışveriş merkezinde gezmeyi seven biri de değilim. Sosyal hayatımızı her aile gibi sürdürmeye çalışıyoruz.
Futbolla içli dışlıyız. Hakemler içimizden birileri gibi.
Futbol bu kadar popüler olunca oyunun içinde bulunan her paydaş gibi hakemler de kamuoyu göre bir zaman sonradan içselleştiriliyor sanırım. Genel likle 14-16 kamera kullanarak yayınlanan maçlarda bazen tek bir kamera bile aralıksız hakemi çekecek şekilde görevlendirilebiliyor. Böyle bir ortamda da örnek verdiğiniz gibi durumlar ortaya çıkabiliyor. Kendi adıma rahat bir tarzım olduğunu düşündüğüm için de jurnal yaşantım içinde kamuoyu kadar benimsenen bu içselleştirmeden dolayı hiç bezginlik yaşamıyorum.
Camia Cüneyt Çakır’ın veliahtı olarak görüyor sizi.
Kariyerimi, her basamağında büyük emeklerin olduğu bir merdiven olarak görüyorum. Daha fazla gelişebilmek için her maçımdan daha sonra üzerinde çalışıyorum. Gelişim sürecinde federasyon ve kurulumuzun sağladığı geniş imkânlar doğruca teknik, teknolojik ve psikolojik eğitimlerden yararlanıyorum. Maç analizi gibi, antrenman programları gibi gövde dili üzerinde yaptığımız incelemeler eğitim sisteminin natürel ama bir parçası.
NIYET DÜNYA KUPASI
Hedefleriniz neler?
Her hakemin hedefi Dünya Kupası’dır. Fazla çalışınca bunun muhtemel olduğunu bize Cüneyt Çakır Hocam gösterdi. Ben de bu kariyer sürecinde Dünya Kupası’nda, Avrupa Şampiyonası’nda, Şampiyonlar Ligi’nde devir alabilme hedefiyle çalışıyorum.
Teknik adam ve futbolcular da sizi eleştiriyor. “Olur mu böyle bir şey?! Hakem bizi doğradı” gibi sözler…
Hakem olarak sahanın içinde oyun kurallarına göre en doğru kararı vermeye çalışıyorum. Müsabakanın zorluğuna, atmosferine, skoruna göre vermiş olduğum kararın veya kararların maçtan sonra kamuoyu göre tepki alması fazla sıradan bence. Ben o açıklamaları o anki psikolojik etkiye bağlıyorum. Ben sahanın içinde oyun kurallarını uygulayan modern hakem olmaya çalışıyorum.
İyi ya da fena niyetli futbolcuyu nasıl ayırt ediyorsunuz?
Sanırım geçmişte futbol oynamamın getirmiş olduğu bir deneyim diyebilirim. İyi ve fena niyetli hareketi, futbolcuların o anki söylev ve davranışlarından anlayabiliyorum.
İLK DERBİ IFTIHAR VE KIBIR VERİCİ
F.Bahçe – G.Saray derbisi. İki takım namına hatalı kararlar verdiğiniz yorumları oldu.
Bu, kariyerimdeki ilk derbi olduğu için bambaşka bir onur ve gurur vericidir. bu arada bana inanan, güvenen ve bu göreve değerinde görebilen MHK’ya teşekkürler. Her derbi öncesi ve sonrasında hikayeler oluyor. Ben de kendi adıma bu hikayeyi iyi okuduğumu, yarışma baştan başa her iki takım için tutarlı ve standart kararlar verdiğim için başarılı olduğumu düşünüyorum.
