Beşiktaş

Madenden çıkan cevher: Emirhan İlkhan

Tarihinde şampiyonluk yaşamış hemen her takım yeni sezona da şampiyonluk hedefiyle başlıyor ve planlarını, harcamalarını, sezon içinde aldığı aksiyonları bu hedefe göre dizayn ediyor.

Bu hesapla Spor Toto Süper Lig, sezon önünde en az 5 şampiyon adayına sahip oluyor.

Oysa bizler, ne kadar uzak bir geçmişe gidersek gidelim 5 takımın yarışı son nefese kadar götürdüğü bir sezon bulamayacağız. Her yıl olduğu gibi lig sonunda yalnızca bir şampiyon elde edeceğiz.

Bu noktada, henüz yarışın ortasında zirveden uzaklaşan takımlarca fikren karşı olduğum ve girişi bu satırlarla yapmama neden olan bir kabulleniş doğuyor: “Bu sezon boşa gitti.”

Futbol dinamik bir oyun ve içinde bulunduğunuz durum, başlangıçta kurduğunuz hayallerle ne kadar ters düşerse düşsün anı doğru yönetmeniz gerekiyor. Şampiyonluk hedefinden uzaklaşmak, yarınları kurgulamayı ve bu kaotik ortamlarda dahi kazanım elde etmeyi engellemiyor. Bizzat bu yazının öznesi olacak Beşiktaş’ın, kendileri adına beklentilerin uzağında geçen 2019-2020 sezonunda Rıdvan ve Ersin’i kazanması, Atiba’yı kaleye yakın kullanabileceğini öğrenmesi gibi…

Aynı Beşiktaş, tepeden uzak kaldığı ve pek çok oyuncusundan istikrarlı şekilde faydalanamadığı günümüz sezonunda, kendi üretim kaynaklarının sunduğu cevherle nasıl kazanım elde edebileceğini yeniden hatırlıyor: Emirhan İlkhan.

Oyuncu profili

Gelişim Ligleri ve UEFA Gençlik Ligi takipçileri, Emirhan’ı üçlü orta sahanın “serbest 8” rolündeki parçası olarak tanıyor.

Menajerlik oyunu oynayanlar, son birkaç yılda aşina oldukları “Mezzala” tiplemesiyle bu rolü tanıyorlar. İtalyanca kökenli ve çevirisi ‘yarı kanat’ gibi yapılabilecek bu tipleme, standart orta saha oyuncularına göre rakip yarı alanda daha çok boy gösteren, kanat oyuncuları gibi iç koridorları kullanabilen futbolcular için kullanılıyor.

Emirhan’ın Çaykur Rizespor maçında seyrettirdiği özellikleri, Beşiktaş’ın dünyadaki sayılı akademilerden Ajax, Dortmund ve Sporting’le karşılaştığı UEFA Gençlik Ligi maçlarında da baskın olmuştu. Bu kısa periyodu tam 5 gole doğrudan katkı vererek tamamlayan genç yıldız adayı, ceza sahası ve çevresine attığı koşularla kendisini kolaylıkla pozisyona sokabilmiş, fiziken rakiplerinden geri kalan ve doğal olarak temastan kaçınmaya çalışan arkadaşlarına boşluk açabilmişti.

İzlemeyenlere, kayıtlarına kolaylıkla ulaşabilen bu maçları seyretmelerini tavsiye edelim ve Emirhan’ın meziyetlerini kategorilere ayırarak başlayalım.

Toplu aksiyonlar

Pek çok kriterle birbirinden ayırabileceğimiz futbolcuları ‘tahmin edilebilir’ ve ‘tahmin edilmesi güç’ olarak da sınıflandırabiliriz.

Tahmin edilebilir olmak her zaman kötü bir özellik olmayabilir. Robben’in uzak köşeye falsolu vuruşlarını bilir ancak durduramazsınız. Sneijder’i ne kadar iyi marke ederseniz edin, meşhur maçta Volkan Demirel’e attığı ilk golün çaresi yoktur. Diri fizikli Babel’in sağına çekip vuracağını bilir ancak bire bir eşleşme verdiyseniz çaresiz kalırsınız.

Tahmin edilmesi güç oyuncular (kendi adıma) daha çok ilgimi çeker. Yüzünü döndüğünde Aboubakar’ın topu nereye, nasıl çekeceğini kestirmek güçtür. Nwakaeme ile karşılaştığınızda 360 dereceyi savunmak zorunda kalırsınız. Bir top cambazı olmamasına rağmen her daim doğru noktada bulunan Thomas Müller’i takip etmek yorucu ve hatta neredeyse imkansızdır.

Emirhan İlkhan, çeşitli özellikleriyle bu grupta yer alıyor.

Bugünlerde topla hızlanabilen ve kolaylıkla adam eksiltebilen oyuncuların çoğunu sonuç getirmeyen hareketler yapmalarıyla suçluyoruz. Bu tip yetenekler, genellikle yalnızca bir kişiyi arkalarında bırakabilme arzusuyla meziyetlerini sergiliyor, çoğunlukla da bu çalımları kaleden uzaklaşacak yöne topu çekerek atıyorlar. Emirhan’ın en etkileyici yönlerinin başında, top sürme kabiliyetini kendisini ve takımı kaleye yaklaştıracak şekilde kullanabilmesi geliyor.

Pek çok yaşıtının aksine topu hem sağına hem de soluna vurarak taşıyabiliyor. Adımlamalarında top ile ayağı arasındaki mesafe açılmadığı için savunmacının kendisini bir doğrultuya yönlendirmesi çok mümkün olmuyor. Buna, boyuyla ters orantılı kalan ve yaşına göre kuvvetli baldırlarını ekleyince, top sürebileceği alan bulduğunda durdurulması güç bir hal alıyor.

Emirhan’ın standartların çok üzerinde bir saha görüşü yok. Aslında ideal rolde oynadığı takdirde buna ihtiyacı azalıyor. Çabuk ve doğru yöne hareketlenen adımlamalar sonrası topun doğru zamanda ayaktan çıkması, günümüz futbolunda 40 metrelik mucize paslardan çok daha efektif bir silah.

Topsuz aksiyonlar ve pozisyon sonlandırma becerisi

Emirhan’ı alt yaş gruplarında tabelayı bu kadar kolay değiştiren bir oyuncu haline getiren etmen, topsuz oyundaki hareketliliğiydi.

Yalnızca Çaykur Rizespor maçında yaşanan pek çok pozisyon üzerinden dahi bu alanda ne tür bir çeşitlilik kattığını okuyabiliriz.

Topun iki çizgiye indiği aksiyonlarda kendisini yakın direğe yönlendirecek şekilde hareket ediyor. Kısa boylu bir oyuncunun merkezde ya da arka direkte savunmacılardan top alabilmesi çok mümkün değil ancak yakın direğe gelen alçak ortalara vurabilmeleri mümkün. Ayrıca santforlardan birinin çizgiye inmesi durumunda ceza sahasında eksilen tehdidi de bu şekilde dolduruyor.

Topun merkezden ya da hafif çaprazdan taşındığı durumlarda, o bölgeyi paylaştığı hücum oyuncusuna göre konumlanabiliyor. Basketbolseverlerin ‘zayıf taraf’ olarak tanımladığı, topun uzağında kalan, savunmanın dikkatinin yoğun olmadığı ancak muhakkak bir hücum oyuncusunun varlığıyla beslenmesi gereken noktada Emirhan’ı görüyoruz.

Tüm toplu sporlar gibi futbolda da pozisyon sonlandırabilmek hayati önem taşıyor. Burada kastım, aslında uzun uzun övebileceğim çift ayaklı vuruş tehdidi gibi şeyler değil. Hücum oyuncularının önemli bir bölümü, gol aksiyonuna girebilmek için kaç topu kaybettiklerine ya da rakiplere karşı atak fırsatı verip vermediklerine odaklanmıyorlar. Çok uzaklaşmadan, Gökhan Töre gibi taze bir örneğimiz var.

Emirhan, topu ayağından çıkarabileceği ilk fırsatı ıskalamıyor. Burada verdiği kararlar, daha iyi bir tercih yapıp yapamayacağı gibi sorguya açık yönleri var. Bununla birlikte, gördüğü ilk şey bir pas kanalı olduğunda beklemeden pası tercih etmesi, öncelikli odağı şut olduğunda buna tereddüt etmemesi bir mental eşik atlaması adına yardımcı olacak.

Oyun motoru

Bu tip tabirlere alternatifler arıyorum ancak tam olarak karşılayan yalın bir ifade bulamadım. Bu sebeple Emirhan’ın ‘oyun motoru’nu öveceğiz.

Oyuncuların özelliklerini gruplandırarak ve bu gruplandırmalardan argümanlar üreterek olduğundan kıymetli veya kıymetsiz gösterebiliriz fakat çoğunlukla maç içinde ne kadar aktif olduklarına dikkat etmeyiz. Örneğin, Oğuzhan Özyakup’u kıymetli kılan pek çok özelliğinin yanında aldığı en büyük eleştiri, son birkaç yılda oyun içinde yeterince aktif olmayışına gelir.

Yıllardır alıştığımız “Hiçbir şey yapmasa bile bir pas atar, bir şut çeker ve maçı alır” tanımlı oyuncular artık Süper Lig’de de performans verememeye başladılar. Oyun, savunmada olduğu kadar hücumda da efor ve aktiflik istiyor. Emirhan bunlara sahip.

Rakip ceza sahasında topla buluşabilmek başlı başına zor bir hadise. Bunu 9 kez yapmak, bir gol, bir direkten dönen top ve bir de net gol pozisyonu çıkarmak, en az 3 gol pası vermek sadece yetenekle açıklanabilecek şeyler değil. Oyun motoru istiyor.

Mezzalalar için hem avantaj hem de tehlike sayılabilecek, genellemesini yapabileceğimiz bir faktör var. Bu role uygunluk gösteren oyuncular, klasik orta saha sorumluluklarını daha az taşıdıkları için çift merkezde ya da savunma önünde oynamakta zorluk yaşayabiliyorlar. Bununla birlikte hücum bölgesinde var olma ve top kullanma alışkanlıkları, bu tip bir problem karşısında rakip kaleye daha yakın pozisyonlara (kanat, forvet arkası, ikinci forvet vb.) kaydırılabilmelerini sağlıyor.

Emirhan, defansif orta sahalara göre eksik sayılacak, hücumculara göre yeterlilik gösteren savunma katkısı üzerinden bu genellemeyle örtüşüyor.

Ne yönde gelişebilir ve değişebilir?

Burası beyin fırtınası bölümü.

Avrupa’nın elit seviyesindeki futbol organizasyonları, Kante ve Verratti gibi çok özel oyuncular olmadıkları takdirde orta sahalarını 1.80’in üzerinde futbolculardan seçmeye başladılar. Futbolun yaşadığı dönüşümün atletizmi birinci gereklilik kılması ve çok özel takımların dahi fiziksel yetersizliklere boyun eğmesi bu tercihleri mecburi kıldı.

Ek olarak, rakip ceza sahasına yakın oynamaya alışmış futbolcuların savunma önünde top alma, tempo belirleme, rakip karşılama, sahipsiz top kazanma gibi özellikleri nadiren gelişim gösteriyor. Örneğin, Universitatea Craiova’da Emre Akbabavari bir role büründükten sonra patlama yapan ancak Galatasaray’da beklentilere henüz tam olarak cevap veremeyen Cicaldau’nun yaşadığı problem bu. Skora yakın oynamaya alışmış futbolcular, top kendi takımlarındayken orta saha sorumluluklarını diğer parçaların üstlenmelerini bekliyorlar.

Bu faktörler, Emirhan’ın ilerleyen yıllarda net bir hücum oyuncusuna dönüşmesini gerektirebilir.

3-4-2-1’de forveti destekleyen ikilinin parçası, 4-2-3-1’de forvetin arkasındaki üçlünün parçası, 4-3-3’te iki kenar oyuncusundan biri ya da bu 4-3-3’ü aslında 4-4-2 gibi oynamayı sağlayan ikinci forvet…

Kısa süre önce Sergen Yalçın’ın da örneklendirdiği şekilde böyle bir role bürünmesi, Emirhan’ın ilerleyen yıllarda istikrarlı tabela katkısı vermesini gerektirebilir.

Artık her pozisyonun hücuma dahil olduğu gerçeğinin yanında, orta sahaların bu kadar geniş alanı kontrol etmek zorunda kaldığı günümüz futbolunda gol katkıları hücum hatları ve beklerde yığılıyor.

Doğal olarak hem Emirhan’ın kendisi hem de Beşiktaş antrenörleri için kritik bir süreç başlıyor. Komple bir merkez oyuncusuna evrilmeye ne kadar müsait olduğu bir an önce tahlil edilmeli ve boy dezavantajını örtemeyeceği öngörülürse mutlak suretle kaleye yakın kullanılmalı.

Ortalamadan uzun ancak Emirhan’ın verdiği heyecanla keyifli olduğunu düşündüğüm satırların sonuna geliyoruz. Elimizde pek çok madenimiz, bu madenlerde Emirhan gibi pek çok cevherimiz var.

Sayılarını ve niteliklerini artırmak için A kalite tesislerde, eğitimli ve yeterlilik denetlemesinden geçen antrenörler altında, doğru beslenme programlarıyla, okul ve spor hayatları düzenlenmiş şekilde mental eğitim verebildiğimiz her çocuk, günü geldiğinde Emirhan kadar heyecan verecek.

Sayılarının arttığı, yolculuklarının engin başarılarla taçlandığı günleri görmek dileğiyle…
 

Etiketler
İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı