Olası senaryolar: Trabzonspor-Fenerbahçe
Süper Lig’de 9. hafta, şampiyonluk hedefiyle yola çıkan iki devin düellosuna sahne olacak.
Zorlu maçta Trabzonspor ile Fenerbahçe, Medical Park Stadyumu’nda karşı karşıya gelecek.
Mücadelenin önemine, büyüklüğüne, ligin zirvesindeki stratejik konumuna hakimiz. Biraz da olası senaryolara, hangi şartlarda sahada ne ile karşılaşabileceğimize göz atmaya ne dersiniz?
Takımların alıştığı/sevdiği oyun yapılarını hatırlayarak başlayalım.
Trabzonspor’un alışkanlıkları
Trabzonspor, Malatya’daki sezon açılışını kenara koyarsak genellikle rakip yarı alana yerleşip set içerisinde üretmeyi tercih eden, tempo kontrolünü rakibe göre ayarlayan ve ön beşlisinin yeteneklerinden faydalanmaya çalışan bir görünüm verdi.
Bu düzende Hamsik, Bakasetas gibi iki ayağını da efektif kullanabilen ve hem servis hem şut özelliği bulunan oyuncuların rolü kritikti. Son haftalarda, sol bekinden aldığı desteğin kısıtlanması sebebiyle daha fazla efor sarf etmek zorunda kalsa da Nwakaeme’nin yapabileceklerine, Gervinho ya da Abdülkadir Ömür’ün kattığı geçiş hücumu tehdidine de aşinayız. Bir de stoperlere karşı fazlasıyla yer kaplayan, oyun tarzları farklılık gösterse de etraflarındaki futbolculara alan açan iki forvet mevcut.
Bordo-mavili ekibin çeşitli içeriklerde tekrarladığımız belli zaafları var. Bunların başında beklerinin savunma yönünden kuvvetli oyuncular olmayışı geliyor. Ayrıca bekler de dahil olmak üzere defans hattının -Hugo dışında- yüksek topları karşılama problemleri yaşadığına şahit olduk.
Berat dışında savunma önündeki boşlukta doğru pozisyonu koruyacak, iki hattın arasında bağlantıyı sağlayacak ve ilk topu güvenle çıkarabilecek ikinci bir oyuncu yok. Berat’ın da doğrudan ‘kesici’ profilde bir oyuncu değil. Tüm bunların ışığında Abdullah Avcı’nın ekibi, geride bıraktığımız haftalarda rakiplerine sıklıkla kontratak imkanı verdi.
Avcı, Başakşehir’de geçirdiği son 1.5 yıllık dilimde benzer oyuncu portföyüyle çalışmış ve aynı sorunla karşılaşmıştı. Bu dönemde rakiplerinin kontrataklarını bütünüyle topun arkasına geçip mesafeyi daraltarak tolere etmeye çalışan başarılı antrenör, Trabzonspor’da da bu yönteme başvuruyor.
Kasımpaşa ve Kayserispor maçlarının son yarım saatleri bu hususa direkt örnek. Ayrıca Abdülkadir’in form tutması ve Gervinho ile Djaniny’nin dönüşüyle kazanılan topları hızlı kullanma opsiyonu da ortaya çıktı.
Fenerbahçe’nin alışkanlıkları
Vitor Pereira, kamp döneminden beri Fenerbahçe’yi 3-4-2-1 ya da 3-4-1-2 formasyonunun içinde tutuyor.
Bu düzen, fazladan bir savunma oyuncusu kullanılması itibarıyla hücum üretkenliği açısından soru işaretleri barındırıyor. Ek olarak orta yuvarlakta yeri garanti olan Luiz Gustavo’nun yanında hem tempolu hem de set içerisinde kreatif olmayı aynı anda başaran bir ismin bulunmayışı belirsizliği teoride artırıyor.
Bu açığı birkaç farklı yöntemle kapatabilirsiniz. Hücum üçlüsünü doğru role konumlandırmak, kanat beklerinizi ofansif aksiyonlara dahil etmek, kenar stoperlerinizi yer geldiğinde bek gibi kullanmak ve güçlü bir pres uygulayarak hatalardan üretkenlik çıkarmaya çalışmak ilk akla gelenler… Vitor Pereira da tam olarak bunları deniyor.
Portekizli çalıştırıcı, geride kalan haftalarda fiziksel üstünlüğe fazlasıyla önem verdi. Takımının başlangıç presini yapabilmesi, topun arkasındayken diri kalabilmesi ve geçiş hücumlarını kovalayabilmesi kendisi adına olmazsa olmaz etmenlerdi.
Hem bu prensibe hem de mevcut soru işaretlerine sahip takımların maç başlangıçlarının çok dinamik olmasını beklersiniz. Sarı-lacivertliler kazandıkları son üç lig maçında, Helsinki deplasmanında ve Frankfurt karşılaşmasında ilk 20 dakikada bunu doğrulayacak başlangıçlarını golle desteklediler.
Fenerbahçe’nin gücü de zaafları da bu noktada ortaya çıkıyor. Sarı-lacivertli ekip, skor üstünlüğünü almayı başardığında kanat beklerinin yanında Diego Rossi, Mert Hakan Yandaş, Dimitris Pelkas, özellikle çift forvet düzeninde Mergim Berisha gibi geçiş opsiyonlarına sahip. Ayrıca Kim Min-Jae’nin merkezde liderlik ettiği stoper tandemi, ideal üçlüyle sahada olduğunda oyunun iki yönünde lig gerekliliklerini fazlasıyla karşılıyor.
Skor üstünlüğünün alınamadığı senaryoda potansiyel eksiler gerçeğe dönüşebiliyor. Üzerinde durduğumuz ‘seti açma’ sıkıntısının yanına savunma mesafesinin açılması, ters ayakla oynadığı takdirde pek çok problemi beraberinde getiren Filip Novak’ın geniş alanda yakalanması problemler açığa çıkıyor.
Daha özetleyici bir ifadeyle Fenerbahçe, skor üstünlüğünü aldığında geri dönülmesi, bu üstünlüğü verdiğinde de geri dönmesi güç bir takım hüviyetine bürünmüş durumda.
Trabzonspor nelerden faydalanabilir, nelerden çekinmelidir?
Bordo-mavili ekip için dev maç öncesi oyuncu tercihlerinden ziyade maç planının belirleyici olacağı görüşündeyim.
Şu ana dek skora ihtiyaç duyduğu bölümleri topa ve oyuna hakim oynamayı seven Trabzonspor, karşısında bunu kabul etmesi ve buna göre hazırlanması muhtemel bir Fenerbahçe bulabilir.
Trabzonspor’un iki bekinin savunma zaafının ve rakiplerine tanıdığı kontratak imkanlarının üzerinde durmuştuk. Fenerbahçe, son beş maçında % 80’e yakın oranla ataklarını iki kanattan, yani rakiplerinin beklerinin kontrol ettiği alandan gerçekleştirdi.
Mesut Özil ve İrfan Can Kahveci’nin sakatlık döneminde Rossi, Pelkas, Berisha ve Valencia dörtlüsünün üçünü kullanarak geçiş hücumlarını zorlayan, buna alışan ve özellikle Valencia’nın gezginliği sayesinde oldukça verim de elde eden rakibine karşı Trabzonspor, çok iyi bir mesafe kontrolü ayarlamak durumunda.
Nwakaeme, bire birde durdurulması imkansıza yakın bir oyuncu. Bununla beraber kat etmesi alan genişlediğinde ve en az iki kişiyle kontrol edildiğinde üzerindeki yükün arttığı da bir gerçek. Sarı-lacivertli ekipte hücum üçlüsünün sağında, kanat bekte ve sağ stoperde oynayacak toplam üç oyuncu bu bölgede savunma desteği sağlayabilir. Burada, Nwakaeme ile birlikte sol çizgiyi kullanan Marek Hamsik ve sağladığı opsiyonların yokluğu hissedilebilir.
Berat-Siopis ikilisi normal şartlarda çok iyi bir pres gücü vaat ediyor. Berat’ın arkada çakılı beklediği, Siopis’in enerjisiyle Bakasetas ve Djaniny/Cornelius gibi isimlere katıldığı merkez baskısını aşmak kolay değil ve hem yazılarda hem de podcastlerde bunun denenmesi gerektiğinden söz etmiştik. Bununla birlikte Fenerbahçe maçı, bu deneme için doğru müsabaka olmayabilir. Zira sarı-lacivertli ekibin presten ayağa atılan toplarla çıkmak gibi elzem bellediği bir önceliği bulunmadığı gibi, ihtiyaç duyduğu takdirde Szalai tipinde pasörleri de var.
Bu bağlamda iki seçenek mevcut. Abdullah Avcı ya bu presi tercih edecek ancak kusursuza yakın ve tam disiplinle işlenecek (ki beşli savunmalara karşı bu oldukça zor) ya da Trabzonspor rakibini daha fazla ikinci bölgede karşılayacak. Son seçeneğe daha yakın olduğumu belirtebilirim.
Oyun yönüne odaklandık ama oyuncu tercihi bütünüyle önemsiz değil elbette. Sarı-lacivertli ekip, çizgilere basan ve sahada forvet karakterli en az iki oyuncu kullanan rakiplerine karşı oyuncu paylaşımında zorlanıyor. Visca-Okaka, Yatabare-Henrique, Kostic-Lammers gibi örneklerde gördüğümüz bu durum, Cornelius ile Djaniny’nin (veya Gervinho’nun) birlikte oynaması halinde açığa çıkabilir.
Yabancı sınırı ya da bizzat teknik direktör tercihi üzerinden maça Abdülkadir Ömür’le başlanma ihtimali mevcut. Bu senaryoda Trabzonspor forvetinin ceza sahasında yalnız kalmasını önleme adına Bakasetas’ın ikinci forvet gibi kullanılması gerekebilir. Bir diğer opsiyon da topu Fenerbahçe’ye bırakmak ve kazandıktan sonra Abdülkadir’i koşturmak olur.
Fenerbahçe nelerden faydalanabilir, nelerden çekinmelidir?
Bu bölüm bazı tekrarlar içerecek, zira Trabzonspor’un önüne set çekmesi gereken zaaflarına değinirken Fenerbahçe’nin güçlü olduğu yönlere de atıfta bulundum.
Bunların başında elbette ki kontratak tehdidi ve maç başı baskısı geliyor. Bu baskı Medical Park Stadyumu’nda son dönemde olduğu kadar yoğun başlamayabilir, tercihi maç başında göreceğiz ancak geçiş hücumlarının iddiası geçerliliğini koruyor.
Mergim Berisha, yanında forvet karakterli başka bir oyuncuyla oynadığı ve daha az temas aldığı senaryoda bu geçişlerde hem koşucu hem pasör rollerini üstlenebiliyor. Rossi ya da Pelkas’ın önündeki santrforların boşluğunu işleme kimliği var. Tüm bunlarla birlikte en kritik faktör elbette ki Valencia’nin oynayıp oynayamama durumu olacak.
Valencia bu hat içinde hem hava toplarında etkinlik (Trabzonspor’un zaafı mevcut), hem çizgilere inip stoper taşıma, hem ceza sahasına toplu-topsuz sızma hem de tüm bunları 90 dakikaya yayabildiği atletizmiyle birleştirme etmenleri sayesinde en komple hücum oyuncusu konumunda. Sahada olmadığı takdirde forvet sayısı teke inecek ve muhtemelen maça başlayacak Mesut Özil de topu daha çok rakip alanda isteyecek. Bu senaryoda Fenerbahçe’nin kalan oyuncu grubu seçiminde de değişikliğe gitmesi muhtemel hale gelecek.
Bu değişiklik, sarı-lacivertli ekibin keskin çizgilerle ayrışan bir oyun kimliği yerine maç genelinde dengeli bir yapıya bürünmesine vesile olabilir. Bahsi geçen durum içerisinde Pereira ve öğrencileri, Trabzonspor’un tempo yakalamasını önlemek için topla daha fazla vakit geçirmeyi ancak bunu yaparken ‘topyekün hücum’ gayesinden ziyade oyunun kontrolünü elde etmeyi düşünebilir. Bu senaryoda Mesut’a pas bağlantılarında destekçi olabilecek isimlerin tercih edilmesinin önemine vurgu yapalım. Kendisinin sahada olması durumunda orta alanda da Zajc’ın kullanılması muhtemel hale gelebilir.
Fenerbahçe’nin ilk golü bulup bulamamasının ne kadar belirleyici olduğuna değinmiştik. Bunu bir veriyle destekleyelim. Sarı-lacivertli ekibin kazandığı son 3 maçta topa % 52 ve altında hakim olduğunu görüyoruz. Yani skora ve topa ihtiyaç duymadan oynamayı başarabiliyorlar.
Kaybedilen Medipol Başakşehir ve Olympiakos mücadelelerinde Vitor Pereira’nın öğrencileri topu % 56 ve üstünde almış durumda. Skora ve topa ihtiyaç duyulurken takımın üretim sıkıntısı öne çıkıyor.
Vitor Pereira oyunu domine etmek isterse yalnızca Mesut tercihiyle değil, orta sahasından kanat beklerine kadar farklı bölgelerde buna uygun oyuncu kullanarak desteklemesi gerekebilir. Bunun altını ısrarla çizelim.
Trabzonspor’un sahaya forvet karakterli iki oyuncuyla çıkması, doğal olarak Fenerbahçe’nin paylaşım problemine hitap etmesi durumunda konuk ekip, Hatay deplasmanında yaptığı gibi altılı bir blokla bu forvetleri ceza sahasından uzaklaştırmayı deneyebilir.
Novak üzerinde satır aralarında durduk, finale gelirken bu konuyu biraz açalım. Orijini stoper olmayan oyuncular bu bölgede kullanıldığında, özellikle savunma öne çıktığında takım arkadaşlarıyla aralarındaki mesafeyi korumakta zorlanıyorlar. Novak bunun yanında sağ stoper oynadığında ters ayaklı kalıyor. Bu sadece pas kalitesini ve topla çıkışlarını etkilemiyor.
Dünya çapında çift ayaklı isimler dışında bek oyuncuları, kendi ayağıyla paralel koridorları savunmaya alışkın durumdalar. Ters ayaklarını kontrol etme güdüleri zayıf kalıyor. Olympiakos maçının genelinde Novak’ın mesafe ayarlama sorununu, ikinci golde de ters ayağını savunma problemini görmüştük. Tüm bunlar ekseninde Vitor Pereira’nın sağ stoper tercihi ve savunmayı ne kadar çıkaracağı belirleyici olacaktır.
Milli ara tamamlandı, Süper Lig heyecanı geri döndü.
9. haftanın merakla beklenen mücadelesi öncesi iki takıma da başarılar diliyor, keyifli bir mücadeleye tanık olmayı ümit ediyorum.