Transfer zor, gözler altyapılarda… Peki ne yapmalı?
Kariyerinde, bugün halen altyapısında emek verdiği Borussia Dortmund da dahil olmak üzere Trabzonspor, Basel, Eskişehirspor, Gaziantepspor, Diyarbakırspor ve Elazığspor gibi takımların formasını giyen Çetin Güner, antrenörlük kariyerine Arminia Bielefeld’in altyapısında başladı. Elde ettiği başarılı sonuçlarla Dortmund’un dikkatini çeken Güner, Bielefeld ile geçen 4 yılın ardından 2014’te Dortmund’un bünyesine katıldı. Güner’in sarı-siyahlı ekibin çatısı altında 6. yılını deviriyor ve artık hedefleri daha büyük.
Biz de oyuncu yetiştirme konusunda dünyanın en iyilerinden biri olan Alman ekibi Dortmund’un altyapı antrenörlerinden Çetin Güner’le beraber özellikle koronavirüs pandemisi sonrası sallanan futbol ekonomisinin yansımalarını ve ülkemizde de sürekli gündemde olan, altyapı, genç oyuncu yetiştirme gibi konuları sizin için ele alacağız.
Öncelikle şunu merak ediyorum: Dünyanın en iyi altyapılarından birine sahip bir takımda antrenörlük yapmak nasıl bir duygu?
“Bir Türk olarak gurur duyuyorum. Kulüp bünyesinde 6. yılımı tamamlayacağım ve burada olmaktan memnunum. Kişisel hedeflerim, planlarım tabi ki var ama sürekli kendimi geliştirmeye, daha iyi olmaya çabalıyorum. Dortmund bünyesinde U-14, U-15 ve U-16 takımlarında görev aldım. Sadece antrenörlük değil aynı zamanda ‘gözlemcilik’ de yapıyorum. Kuzey Ren-Vestfalya bölgesinde keşfettiğimiz genç yetenekleri altyapımıza kazandırıyoruz.”
“YETENEK ANCAK İŞLENİRSE SONUCA ULAŞIR”
Şüphesiz birçok yetenekli, seçilmiş genç futbolcu ile beraber çalışıyorsunuz. Bununla bağlantılı olarak baktığınızda Türkiye’deki genç futbolcular ile kıyasladığınızda aradaki farklar neler?
“Bu belki çok klişe bir söz olacak ama inanın Türkiye’de çok yetenekli futbolcularımız var. Yetenek ancak işlenirse bir sonuca ulaşır. Biz futbolcunun yeteneğinde takılıp kalıyoruz. ‘Yetenekli ama…’ dedikten sonra cümlenin devamı ne olursa olsun bir şey ifade etmiyor. Almanya’daki ve Türkiye’deki genç futbolcuları kıyaslamak çok zor. Oldukça fazla değişken var. Kültür, eğitim, şartlar, imkanlar, düşünce yapısı… Altyapıdan, A takıma oyuncu yetiştirme ülkeden ülkeye hatta takımdan takıma değişen bir olgu. Hatta buna bir kültür desek daha doğru olur. Bu yüzden en önemli fark aslında gençlere bakış açısı diyebilirim. Ne yazık ki ülkemizde 23-24 yaş civarı oyunculara hala genç, gelecek vadeden oyuncu deniyor. Bu yaş ortalamaları ile Avrupa’da kulüpler yarışmacı takımlar kurup kupa kazanıyor.”
Koronavirüs pandemisinin ardından futbol ekonomisi darbe yedi ve büyük değişimlerin eşiğindeyiz. Kulüpler, amiyane tabirle ‘çuvalla para dökmek’ yerine altyapılara gözünü çevirdi, öze dönüşe başladı. Her şeyiyle iyi bir altyapı nasıl olmalı? Herkesin imrenerek baktığı Dortmund’un altyapı sistemi nasıl işliyor?
“Aslını isterseniz bu iş bir anda olacak bir şey değil. Bunun sihirli bir formülü veya bir iksiri de yok. Bunu, yatırım, süreç ve sabır işi diye özetleyebilirim. Dortmund uzun yıllardır bu işe yatırım yapıyor, karşılığını da fazlasıyla alıyor. Bence bu işin en önemlisi, olmazsa olmazı ‘scouting’. Öncelikle yerel sonra tüm dünya ülkeleri. Örneğin bizim kulübümüzün U-9’dan U-16’ya kadar Almanya’nın tüm şehirlerinde oyuncu izleyen gözlemcilerimiz, ekiplerimiz var. U-17 ve U-19 seviyesinde ise tüm dünyada genç futbolcuları takip eden, raporlayan, kulübe sunan gözlemcilerimiz mevcut. Her sene bu takımlara, A takıma yetiştirmek üzere 1 ya da 2 oyuncu takviye ediyoruz. Oyuncu keşfetmekle iş bitmiyor, asıl iş o zaman başlıyor. Sadece futbolunu geliştirmesiyle değil kişisel, kültürel, fiziksel, zihinsel, psikolojik gelişimiyle de ilgileniliyor. Bunlar çok önemli. Burada amaç; oyuncuyu A takıma hazır hale getirmek. Altyapıda hangi anlayışla yetişiyorsa A takımda da o anlayış, felsefe devam ediyor. Bir devamlılık var. Oyuncu yabancılık çekmiyor. Mükemmeli yakalamaya, en iyiyi yapmaya çalışıyoruz.”
“ALTYAPI ORGANİZASYONU ZİNCİRİN HALKALARI GİBİ, BİRİ KOPARSA SİSTEM İYİ İŞLEMEZ”
Altyapı yatırımları ve sistemleri olarak Türkiye ile Almanya’yı kıyasladığımızda maalesef makasın çok açık olduğu ortada. O seviyeye çıkmak için neler önerebilirsiniz? Aramızdaki farklar neler?
“Bence Türkiye’de altyapıya önem verilmiyor. Kulüplerin finansal olarak kötü durumda olması da bunun başlıca etkenlerinden. ‘Şampiyonluk’ beklentisi büyük takımların üzerinde baskı oluşturuyor ve bu da gençlere şans verilmesinin önünü kapatıyor. Almanya’da federasyon futbol takımlarını finansal olarak çok destekliyor. Türkiye’de bildiğim kadarıyla bu denli bir destek yok. İyi, yıldız futbolcu çıkarmak, yetiştirmek, kullanıp para kazanmak istiyorsanız yatırımınız da ona göre iyi olmak zorunda. Antrenör ekibin bilgili, iyi, gelişmeleri takip eden bir yapıda olacak, günü yakalayabilecek. Sahan iyi olacak, tesisin iyi olacak, malzemelerin iyi olacak, sağladığın imkanlar iyi olacak vb. Bunların hepsinin yanı sıra kulüp içinde personeller arası iletişim iyi olacak… Velhasıl olacak da olacak… Zincirin halkaları gibi, biri koparsa sistem iyi işlemez.”
“EROL BULUT’U ÖRNEK ALIYORUM, HEDEFİM A TAKIM ANTRENÖRLÜĞÜ”
Klopp, Tuchel, Bosz, Stöger ve şu an Favre olmak üzere 5 teknik adamla çalıştınız. Hangisinin felsefesini kendinize daha yakın buluyorsunuz? Hangisi sizi en çok etkiledi?
“En çok Klopp ve Tuchel etkiledi diyebilirim. Motivasyon olarak Klopp, üst düzey taktik felsefesi olarak Tuchel. Klopp çalıştırdığı bütün takımlarda kendi oyununu benimsetiyor. Oyuncu yönetimi harika. Bir futbolcudan alacağı en yüksek verimi almayı biliyor. Bence Jürgen Klopp en iyi teknik adam diyebilirim.”
Dortmund, altyapısından çıkardığı Türk oyuncular ile de konuşulan bir takım. Şu an orada yeni Nuri Şahinler var mı?
“U-17 ve U-19’da forma giyen Türk futbolcularımız var. Türkiye U-17 Milli Takımı’nda forma giyen Göktan Gürpüz var örneğin. U-17 takımımızda forma giyiyor. İlerleyen zamanda çok iyi yerlere geleceğini düşünüyorum. Ayrıca Türk değil ama Youssoufa Moukoko var. 3 yıl önce St. Pauli’den almıştık. Çok büyük yetenek. Kendisini çok geliştirdi. Müthiş bir gelecek görüyorum onda da.”
Kariyer hedefiniz nedir? Türkiye’den teklif gelse çalışmayı düşünür müsünüz?
“Burada 6. yılım. Hedefimde A takımda antrenörlük yapmak var. İyi bir takımda, iyi bir hocanın yanında yardımcı hoca olarak tecrübe kazanmak istiyorum. Bunun en güzel örneği Erol Bulut. Uzun yıllar Abdullah Avcı’nın yanında çalışıp kendini geliştirdi. Türkiye’de uzun yıllar futbol oynadım. Tabi ki teklif gelirse düşünebilirim. Ülkeyi biliyorum, yabancı dillerim var. Aklıma yatan bir proje olursa niye olmasın?”
“DORTMUND EMRE MOR’U KAZANMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPTI, ÇOK ÇABA HARCADI. O, AYNI ÇABAYI GÖSTERMEDİ”
Milli futbolcumuz Emre Mor, 2016’da büyük bir beklenti ile Dortmund’a transfer olmuştu. Tüm dünyanın gözü üzerindeydi. Bir türlü kendinden beklenen patlamayı yapamadı. Siz kulübün içinden biri olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Emre çok genç yaşta ve büyük beklentiyle Dortmund’a transfer oldu. Kendini burada geliştiremedi. Hem saha içinde hem de özel yaşamında maalesef bir profesyonel futbolcu gibi hareket edemedi. Yetenek olarak çok üst düzey bir yeteneğe sahip ama söylediğim gibi sadece yetenek yetmiyor. Kulüp onu kazanmak için her şeyi yaptı, çok çaba harcadı. O, aynı çabayı göstermedi. Yazık oldu.”
“TFF BENDEN GENÇ OYUNCULARLA İLGİLİ BİLGİ ALIYOR”
Şenol Güneş ya da TFF ile herhangi bir görüşmeniz oldu mu? Türkiye ile gurbetçi genç futbolcular için bilgi alışverişi oluyor mu?
“Şenol hocamla maalesef daha bir görüşme gerçekleştiremedik. TFF ile bağlantım çok iyi. Alt yaş takımlarının hocalarıyla sürekli iletişim halindeyiz. Trabzsonpor’dan takım arkadaşım Tolunay Kafkas hocamla da sürekli iletişimdeyiz. TFF benimle iletişime geçerek genç, yetenekli Türk oyuncular hakkında sürekli benden bilgi alıyor.”
Son olarak yine ülkemizde çok tartışılan ‘Yabancı sınırı’ meselesini size de sormak istiyorum. Bu konuda görüşünüz nedir?
“Ben yabancı oyuncu sayısının serbestliğinden yanayım. Serbest olması demek genç futbolcuları bir kenara itmek demek değil. Aksine, iyi yabancı futbolcularla, yetenekli genç yerli oyuncuları güzel harmanlayabilirseniz hem Türkiye’de hem de Avrupa’da başarılı olma ihtimaliniz artar. Bu Galatasaray’ın UEFA Kupası ve UEFA Süper Kupası zaferlerinde de, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynarken de ve Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’nde grubu namağlup tamamlarken de böyleydi.
Yabancı futbolcu transferinin bir kriteri olması gerek. Bunun örneklerini Avrupa’da görüyoruz. Kaliteli, iyi yabancı oyuncuyu ancak böyle bir süzgeçten geçirirsek sistemin daha iyi olacağına şüphem yok.”